MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasında görülen nişan hediyelerinin iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin oğlu olan ... ile davalı ...'nin nişanlandığını, ancak davalının başka bir erkekle ilişkisi olduğu ortaya çıkınca nişanın bozulduğunu, davalının kusuru ile nişanın bozulduğunu iddia ederek, nişan nedeniyle davalıya takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı taktirde bedelinin tahsili ile nişan ve düğün hazırlıkları için yapılan masrafların tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın davalının anne ve babasına birlikte açılması gerektiğini, talep edilen altınların nişanda takılanlardan çok daha fazla olduğunu, talep edilen hediyelerin çoğunun mutad hediye olduğunu, davalıya gönderilen havalelerin düğün hazırlığı için olmayıp, harçlık olduklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece özetle; nişanın davalının kusuru nedeniyle bozulduğu ispatlanamadığı, davalı tanıklarının ziynet eşyalarını davacı tarafa iade ettiklerini belirtmeleri dolayısıyla bu beyan dikkate alınarak ziynet eşyalarının iade edildiği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Hayat deneylerine göre; olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda; davacı, ziynet eşyalarının davalıda kaldığını iddia etmekte, davalının tanığı da eşyaların iade edildiğini beyan etmektedir. Bu durumda davalı kadın, dava konusu ziynet eşyasının iade edildiğini ispat yükü altındadır. Bunu da her türlü yasal delil ile ispat edebilir.Somut olayda; dosyaya bakıldığında davalının tanığı olarak yalnızca ...'nın ziynet eşyalarının iade edildiğini savunduğu, davacı tanıkları olan ..., ..., ... ve ...'ın birbirlerini doğrulayan beyanlarında ise ziynet eşyalarının iade edilmediğini belirttikleri görülmektedir. Eşyaların iade edildiğini beyan eden davalı tanığı davalının annesi olup, tarafsızlığından bahsedilemeyeceği gibi bu yönde beyanda bulunan başkaca davalı tanığı da bulunmamaktadır. Bu haliyle, davalı taraf tanık beyanı ile ziynet eşyalarının iade edildiği iddiasını ispat edememiştir. Ne var ki; davalı, delil listesinde “tüm yasal deliller” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan ziynet eşyalarını davacı tarafa iade ettiği konusunda davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay HGK'nun 26.09.2012 tarih ve 2012/6-354E-628K sayılı kararı.) Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.