MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vek.Av. ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ve vekili gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 15.05.2013 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü. Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında, ... beldesi,... mahallesinde bulunan 1821 parsel üzerinde kurulu apartmanın 12 numaralı bağımsız bölümünün davacı tarafından satın alınması hususunda 29.02.2000 tarihli satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre toplam satış bedelinin 40.000... olup bu satış bedelinden toplam 30.500...'nin davacı tarafından davalıya ödendiğini ancak davalının noterlikten gönderdiği 16.10.2001 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini davacıya bildirdiğini bunun üzerine davalıdan 30.500...'nin geri iadesinin talep edilmesine rağmen ödenmediğini belirterek davalıya ödenen 30.500... satış bedeli ve 2.000 TL cezai şartın dava gününde ulaşacağı alım gücünün, güncel değerleme hesabıyla belirlenecek bedelinin veya ödeme tarihlerinden itibaren dava tarihine kadar işleyen döviz faizi eklenmek suretiyle ödenen bedelin, olmadığı takdirde yapılan ödemelerin TL karşılığının tespit edilerek ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunmuş ve esasa ilişkin olarak da, davacı ve davacının o tarihteki eşi olan ... ile davalı arasında harici satım sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmenin imzalandığı 29.02.2000 tarihinde 20.000...'nin dava dışı ... tarafından davalıya ödendiğini, 20.000... dışında davalıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, söz konusu ödemenin dava dışı... tarafından yapılmış olması nedeniyle ödenen paranın...'a iade edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davacı tarafından ispatlanamayan davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak süresinde temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.705, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava BK.nun 125.maddesine (6098 sayılı BK.'nun 146.maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca zamanaşımı, borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar. Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Bu güne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilinceye ve bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata, çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin yargıya ait olduğunda ise duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır. Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, M.K.nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır.Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.Ancak, burada denkleştirme yapılırken iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe göre iade kapsamı belirlenmelidir. Somut olayda; dava konusu 12 nolu bağımsız bölümün satımı hususunda, alıcılar davacı ... ve o tarihteki eşi ... ile satıcı davalı ... arasında 29.02.2000 tarihinde adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinin imzalandığı, satış sözleşmesinde toplam satış bedelinin 40.000... olarak belirtilmiş olup, 20.000...'nin peşin olarak davalı tarafa ödendiği, davalı tarafından davacı ile dava dışı...'a gönderilen 16.10.2001 tarihli ihtarname ile davacı tarafından keşide edilen 16.11.2001 tarihli ihtarname cevaplarında, verilenlerin iadesi bakımından talepte bulunulup sözleşmenin fesih olunduğu hususları üzerinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, satış sözleşmesinde belirtilen 12 nolu daireyi davacı ile birlikte satın alan davacının o tarihteki eşi...'ın, davalıya verdiği 01.11.2011 tarihli ibraname ve fesihname başlıklı belge sonucunda ve bu ibranameye dayanılarak davacının, davalıdan ödenen satış bedelini talep edip edemeyeceği ve talep edilebilecek bedelin miktarı üzerinde toplanmaktadır. Alıcılar davacı ... ve o tarihteki eşi ... ile satıcı davalı ... arasında 29.02.2000 tarihinde imzalanan adi yazılı satış sözleşmesinde, davacı ... ve dava dışı...'ın daireyi birlikte satın aldıkları, hissenin yazılı bulunmaması nedeniyle hissenin 1/2 olacağı ve bu şekilde kabul edilmesi gerekeceği, davalı ile dava dışı... arasında tanzim edilen 01.11.2011 tarihli ibraname ve fesihname adlı belgenin, yalnız taraflar açısından hüküm ifade edeceği açıktır. Bu durumda; davalının, kendisine ödenen tüm satış bedelini dava dışı...'a ödediğini belirtmesi ve mahkeme gerekçesinde de satış bedelinin davalı tarafından ödendiği kabul olunarak belirtilmesi karşısında kötü niyetli ödeyenin, ikinci sefer ödeyeceği değerlendirilmek suretiyle sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine ilişkin karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 990 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.