MAHKEMESİ : IĞDIR SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/04/2012NUMARASI : 2010/385-2012/276Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı hazine vekili dava dilekçesinde; 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun uyarınca, 19/07/1987 tarihinden bu yana terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan vatandaşlardan 1 yıllık kanuni süre içerisinde müracaat edenlere, bu zararlarının giderilmesi amacıyla nakdi tazminat ödendiğini, yapılan bu ödemelerle ilgili olarak Iğdır Valiliğine intikal eden bir kısım ihbar ve şikayetlerde terör örgütü baskısıyla köylerini boşaltmak zorunda kalan köy halkı ile hiçbir ilgi ve alakası bulunmayan bir kısım şahısların kendilerini köyde ikamet ediyormuş gibi göstermek suretiyle haksız tazminat elde ettiklerini, iddialarla ilgili olarak müteşekkil heyet tarafından tanzim edilen 12/02/2009 tarih ve İR-2009/1 sayılı rapora göre, davalının ev ve ahıra ilişkin beyanının doğru olmadığı, fazla ödeme yapıldığını ileri sürerek haksız olarak ödenen toplam 4.239,91 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, tazminatın kendisine 2007 yılında ödendiğini, inceleme rapor tarihinin 12.02.2009 olduğunu, 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, herhangi bir haksız ödeme almadığını belirterek davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davalıya babasından 2 göz ev ve 2 göz ahırın intikal ettiği, bunun değerinin ise 8.500,00 TL olduğu, davalının 3/32 hissesi uyarınca kendisine bu ev ve ahırla ilgili esasında 796,88 TL ödenmesi gerektiği, bu miktar ile arazi için ödenmesi gereken 670,81 TL'nin davalıya ödenen 5.500,00 TL'den çıkartıldığında davalıya 4.032,31 TL'nin yersiz olarak ödendiği gerekçesiyle 4.032,31 TL'nin ödeme tarihi olan 25/01/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.Davalı süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Dava konusu uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi 1 yıldır. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı idarenin verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, dava açılması hususunda emir vermeye yetkili makamın öğrendiği tarihten itibaren başlar. Öyle ise mahkemece, bu ilkeler ışığında, davacı kamu hukuku tüzel kişisinde dava açma konusunda emir vermeye yetkili makamın ve bu makamın fiil ve zararı öğrenme tarihinin belirlenip, bu tarihten itibaren zamanaşımının dolup dolmadığının tespit edilmesinden sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Bundan ayrı olarak, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda; yersiz ödenen bedelin iadesi için davalıya tebligat çıkarıldığı ancak tebligatın yapılıp yapılamadığına dair bir tespite yer verilmediği ve dosya muhteviyatında da tebliğe dair bir belgenin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, ihtarın davalıya tebliğ edildiği tarihin belirlenip, bu tarih itibariyle davalının temerrüde düştüğü kabul edilip, temerrüt tarihinden itibaren faize karar verilmesi; davalı davadan önce temerrüde düşürülmemiş ise faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu faizin ödeme tarihinden itibaren başlatılması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.