Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7775 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4989 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; davacının inşaat ustası ve taşeron olduğu ve davalının pekçok işini yaptığını, davalının; ... Köyü 1113 Parseldeki taşınmazını özel parselasyon yaptırıp, birisini de 10.09.2004 tarihli harici sözleşme ile 20.000 TL bedelle davacıya sattığını (203 m²) tapuyu vereceğini söylediği için, davacının tripleks bina inşa etmeye başladığını, binayı kısmen 2007/Ağustos'da bitirebildiğini, davalının bugüne dek oyalayıp tapu vermediğini bu nedenle; tapu iptali ve tescil, olmazsa sözleşmedeki satış bedeli 20.000 TL (ıslah ile toplam 80.000 TL) dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerinin faiziyle ve bina değerinin tahsili, bu taleple kabul görmezse binayı davacının yaptığının tapuya şerhini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden davanın reddini dilemiştir. Ayrıca, davalının arsayı satmadığı ve 20.000 TL bedel almadığını, davacının sadece inşaat ustası olduğu beyanının doğru olduğunu, sözlemeye sonradan tarih konulduğu ve 2004 değil 2006 yılında yapıldığını, yazıların davalıya ait olduğunu fakat bu sözleşmenin aslen bir inşaat sözleşmesi olup satış bulunmadığını, davacının arsadaki binanın işçiliğini yaptığını (kaba inşaat ve çatı) bunun karşılığı ödenecek ücretinin teminat altına alınması için arsa satış mukavelesinin taraflarca kaleme alındığını, binanın inşaatında kullanılan tüm malzemenin davalı tarafça satın alındığını, davacının kaba işçiliği yaptığı ve bilahare yarıda bırakıp gittiğini, bir kısım işçilik alacağı dışında alacağı bulunmadığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; taşınmaz 3.kişiye satıldığından tapu iptali ve tescil talebi reddedilmiş, taşınmaz satışına ilişkin 10.09.2004 tarihli harici sözleşmede satış parası olarak herhangi bedelin ödendiği belirtilmediğinden, davalı tarafından bedel alınmadığı savunulduğundan satış bedeline ilişkin talebin de reddine, ancak dava konusu edilen binanın çatısı ve pencere doğramaları haricindeki kısımlarının davacı tarafça kendi para ve emeğiyle meydana getirildiğinin kanıtlandığı gerekçe gösterilerek “bina değerine ilişkin 39.750 TL.nın” davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmektedir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Somut olayda, taraflar arasındaki 10.09.2004 tarihli satış sözleşmesi, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafından yapılan iş bedeli, arsanın rayiç bedeli olarak eşitlendiği anlaşılmaktadır.Bu durum karşısında mahkemece yapılacak iş; arsanın, sözleşme tarihindeki (10.09.2004) rayiç bedeli belirlenerek, bu bedelin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle (tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle dava tarihinde ulaşacağı alım gücü bilirkişiden hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, belirlenecek miktara hükmetmek olmalıdır.Mahkemece, belirtilen hususlar dikkate alınmaksızın yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bundan ayrı olarak, arsa üzerinde bulunan binaya ilişkin mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda; “inşaatın %68 oranında tamamlandığı, binanın teras, arsa ve çevre duvarı dahil dava tarihi itibariyle değerinin 71.141,81 TL olduğu” belirlenmiş, 2.bilirkişi raporunda ise; “inşaatın %60 oranında tamamlandığı, teras, arsa ve isnat duvarıyla birlikte toplam değeri (dava tarihine göre) 54.530,12 TL olarak belirlenmiştir, aynı bilirkişilerden ek rapor alınarak yapının pencere ve çatı aksamı hariç belirlenen 39.750 TL hükme esas alınmıştır.Her iki bilirkişi raporu; inşaatın tamamlanma oranı ve bina bedeli yönünden çelişmekle, mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yapılmak ve çelişki giderilmek suretiyle hüküm kurulmak gerekirken, çelişen raporlardan ikincisi esas alınıp, hüküm kurulması doğru değildir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.