Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7646 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3736 - Esas Yıl 2010





Dava dilekçesinde, 32.370 TL faiz alacağının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/207 sayılı dosyası ile 10.07.2000 tarihinde davalı Maliye Hazinesi ve S... Üniversitesi hakkında alacak davası açtığını, mahkemece toplam 17.799,00 TL/nin yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 25.03.2003 tarihli ilamı ile bozulduğunu, yeniden yapılan yargılama Sonucunda 13.041,00 TL'nin Maliye Hazinesi'nden tahsiline karar verildiğini, kararda faiz konusunda bir karar oluşturulmadığını, sehven temyiz edilmeden kararın kesinleştiğini, faiz konusunda tavzih talebinin mahkemece kabul edildiğini, ancak tavzih kararının Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi'nin 27.01.2009 tarihli ilamı ile bozulduğunu öne sürerek, daha önceki verilen karardaki 13.041,00 TL alacağın dava tarihi olan 10.07.2000 ile karar tarihi olan 02.03.2005 tarihi arasında işleyen toplam faizi olan 32.370,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, 13.041 TL'nin tahsili, fazla talebin reddine karar verildiğini bildirerek kesin hüküm nedeniyle davanın reddini dilemiştir.Mahkemece davanın (faize ilişkin), 2003/1239-2005/155 karar sayılı dosyası kesin hüküm teşkil ettiğinden, davayı kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, açtığı ilk davada faiz talep etmiş, ilk kararın Onüçüncü Hukuk Dairesi tarafından bozulmasından sonra verilen kararda faize hükmedil-memiştir. Olumlu veya olumsuz olarak karara bağlanmamış bir iddia yeni bir dava konusu yapılabileceğinden, kesin hükmün varlığından söz edilemez. Mahkemece, faiz isteğinin karar dışında bırakılmış olması, bu isteğin zımnen reddedildiği anlamına gelmez. Her şeyden önce aksi düşünce tarzı, HUMK'nın 388. maddesine aykırı düşer. Davacı, istemlerinden biri hakkında karar ve-rilmemiş olması nedeniyle temyiz yoluna başvurmazsa, hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olan bu talep zımnen reddedilmiş sayılamaz. Bu konuda yeni bir dava açılabilir. Davacının açtığı ve kesinleşen davada mah-keme faiz konusundaki talep hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm oluşturmadığından kesin hükmün varlığından söz edilemez. Davacının ilk davada faiz konusundaki tavzih talebinin kabul edilip, Üçüncü Hukuk Dai-resi'nin 27.01.2009 tarihli bozma ilamında kesinleşen hükmün tavzih yoluyla değiştirilmesi ve hükme yeni bir unsurun ilave edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle, tavzihin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulması ve tavzihin reddi sonuca etkili değildir.Mahkemece, faiz konusunda davacının ayrı bir dava açabileceğinin kabulü ile ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.