MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2013NUMARASI : 2011/3-2013/513Taraflar arasında görülen alacak (sebepsiz zenginleşme) davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılardan İ.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 775 sayılı Yasadan istifade ederek konut sahibi olmak için davalı Eyüp Belediyesinden tahsis talebinde bulunarak, 03.04.1987 tarihinde 133 Ada, 47 Parsel sayılı taşınmaza sahip olduğunu, ancak komşu parsel malikinin taşkın inşaatı nedeniyle yasa uyarınca 2 yıl içinde inşaatı yapmamış olması nedeniyle davalı İstanbul Belediye Başkanlığının açtığı tapu iptali ve tescil davası ile taşınmaz elinden alınmakla, davalı İstanbul Belediye Başkanlığının açtığı tapu iptali ve tescil davasında belirlenen rayiç bedel olan 1.000 TL'nin (ıslah ile 60.200 TL) yasal faiziyle tahsilini, ayrıca uğradığı zarar nedeniyle 1.000 TL'nin E.. B..ndan faizi ile tahsilini talep etmiştir.Davalılar cevabında, davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece; davanın İstanbul Belediye Başkanlığı hakkında kabulü ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli olan 60.200 TL'nin tapu kaydının iptal tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline ve diğer davalı hakkındaki davanın reddine ilişkin verilen kararın davalı İstanbul Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 10.06.2010 tarih ve 2010/6879 E.-2010/10263 K.sayılı kararı ile özetle; “...davacının taksitle ödediği paranın, ödeme tarihinden itibaren, çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün ortalamaları alınarak ödediği tarihten dava tarihine kadar ulaşacağı değerin ne olabileceği konusunda denetime elverişli rapor alınarak, bulunacak miktarın tahsiline karar verilmesi gerektiği, ayrıca davalının dava tarihinden önce düşürülme tarihi belirlemeden, tapu iptali - tescil davasının karar tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru görülmediği” belirtilerek, bozulmuştur.Ancak, uyulan bozma ilamı uyarınca alınan bilirkişi raporlarında; taşınmaza ödenen bedelin dava tarihine kadar ulaşacağı bedelin 694.64 TL çıktığı, emsal nitelikteki taşınmazların dava tarihi itibariyle değerinin 430.000 TL'ye ulaşırken bu taşınmazın 694.64 TL ödemenin denkleştirici adalet düşüncesine sığmayacağı, davacının taksitlerle bedelini ödeyerek tapusunu aldığı, intikalin sakat bir tarafı bulunmadığı, taşınmazda meydana gelen her türlü değer artışını davacı lehine değerlendirmek zorunluluğu bulunduğu, mahkemece davacı zararı telafi edilirken, 694.64 TL'lik değerin esas alınmadığı, bu rakamın telafi edici hiçbir yönü bulunmadığı, hak ve nesafet kurallarına uygun olmadığı, denkleştirici adalet ile de bağdaşmayacağı, taşınmazın dava tarihindeki değerinin davacıya verilmesinin gerçek denkleştirici adaleti sağlayacağı gerekçe gösterilerek, 60.200 TL'nin dava tarihinden itibaren faiziyle davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesinden tahsiline karar verilmiştir.Hükmü, davalı İ.. B.. vekili temyiz etmektedir.Mahkemece, 15.11.2011 tarihli celsede Dairemizin bozma kararına uyulmuştur.Vermiş olduğu hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkemece uyma kararını kaldırarak, direnme kararı vereceği gibi, hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları). Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar, bunun istisnalarındandır. İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlarda olsun bundan dönerek eski hükmünde ısrar edemez. Hakim değişikliği olsa dahi, bozmaya uymaya ilişkin ara kararından dönülemez ve direnme kararı verilemez. Verilirse bu bir direnme kararı değil, yeni bir karar niteliğindedir(H.G.K.'nun 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E.-632 K.).Kazanılmış haklar, Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ki, bu kabul edilemez.Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar bozma lehine olan taraf yararına usule ilişkin kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur. Mahkemece uyma yönünde verilen karardan dönülerek önceki kararda direnilmesi usulen olanaklı değildir (H.G.K.27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K.;15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E.-632 K.). Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Bu ilke, yukarıda da belirtildiği gibi, Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.Açıklanan nedenlerle, Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usule ilişkin kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve belirlenen 694.64 TL'nin tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile 60.200 TL'nin tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.