Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7238 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14208 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/10/2013NUMARASI : 2012/180-2013/428Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde;İstanbul ili, .. ilçesi,..'da bulunan 222 ada 48 nolu parselin murislerinden davacılar adına intikali yapılırken tapu kaydında bulunan “zemini .. Vakfı'na aittir” şerhi nedeni ile tapu idaresinin bu şerhin kaldırılması için davacıları davalı idareye yönlendirdiğini,ancak davalı idarenin “taviz bedeli” tahsil etmeden şerhin kaldırılamayacağı gerekçesiyle davacılardan “taviz bedeli” adı altında 5.099 TL'yi 23.12.2011 tarihinde tahsil ettiğini,buna ilişkin makbuzu ekte sunduklarını,oysa ki Adalar'daki vakıfların sahih vakıf olmayıp taviz bedeline müstahak olmadığını, gayrısahih vakıfların taviz bedelini hak etmediklerinin Yargıtay içtihatları ile sabit olduğunu belirterek davacılardan sebepsiz olarak tahsil edilen 5.099 TL 'nin davalı idareden tahsil tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;davacının talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu,davaya konu edilen .. Vakfiyesi incelendiğinde adı geçen vakfın devrin hukuk kurallarına uygun olarak kadı huzurunda mürafaalı duruşma neticesinde kurulduğunu,dolayısıyla hukuki açıdan sahih vakıflardan olduğunu,davaya konu taşınmazın mukaatalı vakıf emlakinden geldiğinin zabıta kayıtları ile sabit olduğunu,5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18. maddesi hükmü uyarınca mukaatalı olarak vakfedildiğinin anlaşıldığından bu yasa hükmüne göre taviz bedeli tahsil edildiğini,davacıların gerekli araştırmaları yapıp vakfın aşar ve rüsumunun vakfedildiğini ispatladıktan sonra böyle bir davayı açmaları gerektiğini,bu araştırmalar yapılmadan dava açıldığından davanın reddini savunmuştur.Mahkemece;davanın kabulü ile 5.099 TL taviz bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir. Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için “.. Vakfının” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir. Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Somut olaya gelince;mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanmıştır.Bu durumda mahkemece,dava konusu taşınmaza ait vakfıye getirtilerek mahallinde keşif yapılarak;tapu kaydı ve dayanakları(kadastro tutanağı vd.) ile vakfiye örneği uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile mahalline uygulanmalı ve akabinde HMK.nun 266. maddesi uyarınca yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde uzman bilirkişi kurulundan rapor aldırılarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken,eksik inceleme sonucu kurulan hüküm isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.