Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7146 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10596 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2011 yılında evlendiklerini, müvekkiline ait ziynet eşyalarının birliktelik süresince davalıya ait kasada saklandığını, özel günlerde takması için verilip daha sonra tekrar alındığını, müvekkilinin davalının şiddet ve hakaretine maruz kaldığını, son olarak 8/11/2013 tarihinde davalının eve gelerek kendisini evde istemediğinden bahisle kovduğunu, davalının oğlu ve gelini tarafından müvekkilinin ablasının evine bırakıldığını, cep telefonu dahil kişisel eşyalarını alamadan evden ayrılmak zorunda kaldığını, ziynet eşyalarını da alamadığını belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla ziynet eşyalarının aynen iadesine olmadığı takdirde tespit edilecek değerinin dava tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davayı kabul etmediklerini, müvekkilini zorda bırakmak ve üzerinden gelir elde etmek için dava açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacı tarafın evden ayrılırken ziynet eşyalarının ortak konutta kaldığını tarafsız, görgüye dayalı delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Eldeki davada davacı kadın; düğünden sonra ziynetlerin davalıya ait kasada saklandığını ve müşterek evden kovulduğunu iddia etmiştir. Bu bağlamda, kadının, dava konusu ziynetlerin varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alındığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda, davacı kadın iddiasını ispat etmek için tanık dinletmiştir. Kadının tanıkları davalı tarafından davacının evden kovulduğunu, davacının götürüldüğü evde üzerinde ziynet eşyaları olmadan geldiğini, nikahta 10 bilezik ve bir set takıldığını, davalı tanıkları ise davacının giderken set takımının üzerinde olduğunu, davalının evinde kasa olduğunu ve anahtarının davalıda olduğunu beyan etmişlerdir. Tanıkların beyanları görgüye dayalı olup, hem kadının iddialarını doğrulamakta hem de birbiriyle örtüşmektedir.Görüldüğü üzere; kadın tanık beyanları ile evden ayrılırken altın set takımı haricinde ziynetleri yanında götürmediğini, ziynetlerin elinden aldığını, kocasının ziynetleri kendisine iade etmediğini ispat etmiştir. Böylelikle; davalı tanığı beyanına göre davacının evden giderken set takımını götürdüğünü belirtilmekle, set takımı haricindeki ziynetlerin davacıya iadesi gerekmektedir. Hal böyle olunca mahkemece; set takımı haricindeki ziynetlerin kadının elinden alındığı ve bir daha iade edilmediği görülmekle; davacıya ait olup da davalıda kaldığı belirlenen ziynet eşyalarının tespiti yapılarak, tespit edilen ziynet eşyalarının aynen, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise nakden belirlenecek olan bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.