MAHKEMESİ : PAMUKOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2010/688-2013/412Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin Pamukova Noterliğinin 07.09.2010 tarih 3299 yevmiye nolu işlemi ile 15.840,00 TL bedel karşılığı Ö.. A.. isimli şahıstan ..UK .. plakalı aracı yine aynı noterliğin 08.09.2010 tarih 3308 yevmiye nolu işlemi ile ..BK .. plakalı aracı 19.400,00 TL bedel ile M.. D.. isimli şahıstan satın aldığını, müvekkilinin araç alım satım işi ile uğraştığını, 13.09.2010 tarihinde davaya konu araçların kiralık olarak araç kiralama şirketinden kiralandıklarını ve sahte evrak ile kendisine satıldığını ve dolandırıldığını öğrendiğini, müvekkilinin satın aldığı araçların gerçek sahiplerine teslim edildiğini bu nedenle müvekkilin zarara uğradığını, araç alım-satım işlemlerinin yapılması sırasında davalı noterin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, davaya konu araçların satış bedeli olan toplam 35.240,00 TL'nin 08.09.2010 tarihinde itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, davalı noterliğin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.Noterlik Kanunu’nun 1.maddesi gereğince; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre:''Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.''Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (N.. S.., Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün .. Ü.. Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2) Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir. Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden hareketle noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir. Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâllerini “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir.Somut olayda, davacının davalıya ait Pamukova Noterliğinde 08.09.2010 tarihinde satıcı M.. D. adındaki şahıstan .. BK .. plaka sayılı aracı 19.400,00 TL bedelle, 07.09.2010 tarihinde satıcı Ö.. A.. adındaki şahıstan ..UK.. plaka sayılı aracı 15.840,00 TL bedelle satın aldığı, araç satışına ilişkin sözleşmelerin davalı noter başkatibi K..i Ö..tarafından düzenlendiği anlaşılmaktadır.Satıcılar tarafından araç alım-satımında kullanılan sahte nüfus cüzdanları fotokopileri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen 15.08.2012 tarihli Adli Tıp Raporunda, inceleme konusu fotokopi nüfus cüzdanlarında tanı unsurları kayba uğrayabileceğinden sahtecilik ve iğfal değerlendirmesinin yapılamayacağı belirtilmiştir.05.07.2013 tarihli Adli Tıp Raporunda ise, incelenen motorlu araç tescil belgesinin orjinal olduğu kanaatine varıldığı, sahtecilik işleminin iğfal kabiliyeti olup olmadığı hususunun mahkemenin taktirine bırakıldığı belirtilmiştir.Somut olayda; araç alım-satımında kullanılan ve sahte olarak düzenlendiği iddia edilen nüfus cüzdanlarının asıllarına ulaşılamamıştır. Davaya konu araç tescil işlemi nedeniyle davalı notere sunulan kimlik belgesi ve araç ruhsatının yasal yollarla verilen belgelerde bulunması gereken tüm özellikleri taşıdığı bir başka deyişle orjinal belge niteliğinde oldukları, nüfus cüzdanındaki fotoğrafların da noterliğe başvuran kişilere ait olduğu, noterlikçe internet ortamından satan kişinin kimlik bilgileri karşılaştırılsa bile kayıtlarda farklılık olmayacağı, Adli Tıp Kurumunun 5.7.2013 tarihli raporu ile söz konusu belgelerin aldatma yeteneğine haiz olup olmadığına kanaat getirilemediği, davalı noterliğin araç satış işlemi nedeniyle mevzuat hükümleri gereği gerekli dikkat ve özeni göstererek dava konusu belgeleri düzenlediği, bu bakımdan zarar ile uygun nedensellik bağının davalı noter bakımından kesildiği, buna karşılık oto alım satım işi ile uğraşan davacının satın aldığı araçların motor ve şasi numaralarını kontrol etmemesinin aleyhine kusur teşkil ettiği hususları birarada değerlendirilerek davalının tazminat sorumluluğu bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa; somut olayda sahte nüfus cüzdanları kullanılarak araç satışının yapıldığı, davacının bu nedenle zarar uğradığı sabit olduğuna göre, yukarıda da açıklandığı gibi, nedensellik bağının kesildiğinin ispatı davalı notere düşmektedir. Sahte nüfus cüzdanlarının asılları ele geçirilemediğine göre davalı noterin sahte nüfus cüzdanlarının iğfal kabiliyetini haiz olduğuna dair iddiasını ispat edemediği kabul edilerek, yapılacak yargılamaya ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.Araç alım-satım işi ile yaklaşık 12 yıldır uğraşan davacının da, araç alım-satımı konusunda mesleki tecrübesi de dikkate alındığında, gerekli dikkat ve özeni göstermediği, araçlara ilişkin herhangi bir araştırma yapmadığı için davacının da bölüşük kusurundan sözedilebilir ise de; resmi işlem yapma görevini üstlenmiş ve teknolojinin gelişmesi ile internette sorgulama, mernis sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olan davalının daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması nedeni ile daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi bulunmaktadır. Mahkemece, noterin kusuru ve davacının bölüşük kusur oranlarının tespiti ile dosyadaki tüm bilgi ve belgeler birlikte yeniden değerlendirilerek hüküm kurulması gerekir iken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.