Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 701 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15402 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ÇANKIRI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2013NUMARASI : 2010/464-2013/130 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, 34 yılı aşkın zamandır muhasebecilik mesleğini icra ettiğini, Çankırı'da önemli bir yere, isme ve güvenirliğe ulaştığını; davalının ise, yıllardır davacının yanında işçi olarak çalıştığını; davacının teşvik ve destekleriyle, yüksek okulu bitirip, muhasebeci belgesini aldığını, Çankırı SMMMO'ya kayıt olduktan sonra, yine davacı yanında çalışmaya devam ettiğini; davacının, 2004 yılında eşinin yakalandığı yüksek riskli CA rahatsızlığı nedeniyle tedavi için Ankara'da uzunca süre kalmak zorunda olduğundan işini devretmek istediğini; bu nedenle, davalı ile görüşüp, büro aylık kazancının %50'si ve rayiç kira karşılığında, 31.12.2007 tarihi itibariyle işyerini davalıya devrettiğini; ancak, davalının elde ettiği ortalama 12.000 TL aylık kazançtan pay vermediği gibi, kira bedeli de ödemediğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, devir tarihi olan 31.12.2007 tarihinden bugüne kadar olan %50 oranındaki kaçanç payına mahsuben, şimdilik 5.000 TL'nin hakediş tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline; yine, davalı hali hazırda müvekkilinin müşteri portföyü ile iş yaparak para kazanmaya devam ettiğinden, geleceğe yönelik olarak yoksun kalınan kazanç kaybının da hesaplanarak, şimdilik 5.000 TL tazminatına hükmedilmesini; ayrıca, 31.12.2007 tarihinden itibaren davalı kira bedeli ödemediğinden şimdilik 5.000 TL kira alacağının da tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı iddialarının hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu, aylık kazancın 12.000 TL olmayıp, meslek kazanç bildiriminde de anlaşılacağı üzere, 2008 yılında 45.000 TL, 2009 yılında ise yine yıllık 45.000 TL olduğunu; dolayısıyla aylık kazancında 5.000 TL civarında olduğunu; kaldı ki, davacının bu kazançtan pay alacağına dair müvekkili ile aralarında herhangi bir sözleşme yapılmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir. Islah dilekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda, müddeabih 84.937,30 TL'ye çıkartılmıştır. Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulü ile; davacının 31.12.2007 tarihi ile dava tarihi arasındaki kazanç payına ilişkin alacağının kabulü ile, 76.528,30 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının geleceğe yönelik 3 yıllık kazanç kaybı tazminine ilişkin davasının reddine; kira alacağına yönelik talebinin ise kısmen kabulü ile, 8.138,40 TL kira bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir. 1- Davalı vekilinin temyiz itirazları bakımından; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda, davacının ortaklıktan doğan alacağı belirlenirken; dosyada mevcut müşteri listeleri ile asgari muhasebe ücretleri dikkate alınarak hesaplama yapıldığı ifade edilmiştir. Oysa, davacı; işletmenin ortağı olduğunu iddia ederek, %50 payına düşen kazancı talep etmektedir. İşletmenin yönetici ortağının ise davalı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafından işletmenin kazancıyla ilgili Vergi Dairesine gelir beyanmamesi verilmiştir. Davacının, Vergi Dairesine verilen bu beyannamelere bir itirazının bulunmadığı gözetildiğinde, vergi kayıt ve beyannameleri esas alınarak, davacı alacağının saptanması gerekmektedir. Yanılgılı değerlendirme ile, müşteri listeleri ve asgari ücretler baz alınmak suretiyle yapılan hesaplama sonucu belirlenen miktarın hüküm altına alınmış olması doğru görülmemiştir. Öte yandan, ortaklığın büronun davalı tarafından tahliye edildiği tarihte sona erdiği kabul edilip, o tarihe kadar alacak hesabı yapılması gerekirken; 3 yıllık süre için hesaplama yapılmış olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Buna rağmen, HMK'nun 323-326 maddelerine aykırı olacak şekilde, bakiye harcın (davalıdan tahsili yerine) davacıdan tahsiline şeklinde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.