Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6940 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 40 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/05/2012NUMARASI : 2011/495-2012/233Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekkçesinde; davalının müvekkili idare elemanlarınca yapılan kontrol esnasında kolon sistemine ilave yapmak suretiyle sayaçsız olmak kaçaksu kullanıldığının tespit edilmesi üzerine kaçak su tutanağı düzenlendiğini, davalının da kaçak su kullandığını kabul ettiğini, davalının 07.06.2006 tarihi itibariyle 88.733.39.TL su bedeli, 7.160.49.TL gecikme cezası, 2.740.55.TL ÇTV, 221.04.TL ÇTV cezası ve 8.26.TL açma kapama bedeli olmak üzere toplam 98.863.73.TL borcu olduğunu belirterek bu miktarın dava tarihinden itibaren aylık %2 geciikme cezası, tahakkuksuz alacak için yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, bahçeyi sulamak için şebekeye boru bağlayıp 7 - 8 gün kaçak su kullandığını, arazisinde bulunan kuyudan aldığı suyu tankerlere sattığını, kaçak elde ettiği suyu satmadığını, istenen miktarı ödemesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile toplam 50.540.94.TL alacağın alacak aslı olan 50.517.25.TL’sına dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Her ne kadar Mahkemece, bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; karar tarihinden sonra 25.02.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 1.maddesinin g.fıkrası ile 2560 sayılı Kanun 2011/3080-9857 kapsamında kalan idarelerin, vadesi 31.12.2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde, bu kanunun yayınlandığı tarih itibariyle ödenmemiş bulunan su ve atık su bedeli alacakları ile bu alacaklara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i alacakları hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilerek, aynı kanunun 18.maddesi hükmü gereğince borçluların bu kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları ve belirtilen şartları yerine getirmeleri yönünde hak tanınmış ve böylece borcun yeniden yapılandırılması yönünde bir düzenleme getirilmiştir.Somut olayda da, davacı tarafından davalı aleyhine kaçak su tüketiminden doğan borcun tahsili talep edildiğinden, bu yöndeki talebin 6111 sayılı kanun kapsamında kaldığı açık olmakla, davalının 6111 sayılı kanun hükümlerinden faydalandırılması konusunda müracaat edip, borç ödendiği takdirde davadan vazgeçilmesi mümkün olacak veya dava konusuz kalacaktır. Bu durumda davacıdan 6111 sayılı kanun gereğince davalının borcun yapılandırılması konusunda talebi olup olmadığının sorulup, talebi olduğu takdirde bu konuda tarafların delilleri de toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiş, denilerek Yargıtay'ın Yüksek 13.Hukuk Dairesince bozulmuştur.Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.HUMK 275. maddesi (yeni HMK 266.) hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerektiği kuşkusuzdur.Somut olayda, alınan her iki bilirkişi raporları arasında çelişki mevcut olup, mahkemece seçilecek uzman bilirkişi kurulundan alınacak rapor sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken çelişkili raporlara dayanak yapılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.