MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline, davalıya ait diş hastanesinde 20.06.2007 tarihinde ortodontik tedavi uygulanmaya başlandığını ve en fazla 2 yıl süreceğinin belirtildiğini, öngörülen tedavi süresinin uzun müddet almasına rağmen aradan geçen süre içerisinde tedavinin bir türlü tamamlanmadığını, tedavi sürecine dahil olan hekimlerin de çelişkili beyanlarda bulunduklarını, bu durumlardan rahatsızlık duyan müvekkilinin, ... Diş Hekimleri Odasına müracaat ettiğini, yapılan muayene sonucu,.. tarafından düzenlenen 20.08.2010 tarihli rapora göre, müvekkiline yanlış tedavi ve uygulama yapıldığının rapor edildiğini, müvekkilinin yaşadığı bu süreç ve uğradığı maddi ve manevi yıkım sonucunda psikolojisinin bozulduğunu, sosyal çevresi içinde gülmeye ve konuşmaya utanır hale geldiğini, evliliğinde sorunlar yaşamaya başladığını, yemek yeme, çiğneme problemlerinin yanında, yüzünde estetik şekil bozukluğunun bariz bir şekilde ortaya çıktığını, bu olumsuzluklar üzerine, müvekkilinin 24.08.2010 tarihinde davalıya ait hastane yönetimine tedaviyi durdurduğunu bildirdiğini, davalının kötü niyetli davrandığını, müvekkilinin yeniden tedaviye başlayacak maddi gücünün bulunmadığını ileri sürerek, müvekkili tarafından davalıya ödenen 3.050,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili ile uygulanması gereken tedavi masrafı için 1.000,00 TL ve 25.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 09.10 2014 tarihinde de davasını ıslah ederek, uygulanması gereken tedavi masrafı için talebini 16.000 TL ye çıkarmıştırDavalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, üst çene darlığı şikayeti ile başvuru yaptığını, tedavi süreci sonunda çene darlığının tamamıyla giderildiğini ve hastanın büyük ölçüde çiğneme kabiliyeti kazandığını, müvekkili şirketin çalışma prensiplerine göre ve ortodontik tedavide tıbbın bütün dallarında olduğu gibi, hastaya tedavinin ne zaman son bulacağı konusunda kesin bir süre verilmediğini, bu nedenle, davacının, müvekkilinin taahhüt ettiği tedavi süresine riayet etmediğine dair iddialarının mesnetsiz olduğunu, ayrıca davacıya ortognatik cerrahi-ortodonti kombinasyonu tedavisi tavsiye edildiğini ancak davacının ameliyat olmak istemediğini belirttiğini, yanlış tedavi uygulanmadığını, davacının tedaviyi kendi rızasıyla durdurmasından sonra oluşabilecek değişikliklerin kendi sorumluluğu altında olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; 16.000,00 TL tedavi giderinin ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davacının tedavisini üstlenen davalı hastane ve çalıştırdığı elemanın tedavi sırasındaki kusurları nedeniyle oluşan zararın giderilmesine ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK. 386-390) Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle sağlık memuru ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafifte olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Yine 4.4.1997 tarihinde imzalanan ve 9.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ... Sözleşmesinde iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş olup, sözleşmenin amaç başlıklı 1. Maddesi bu sözleşmenin tarafları tüm insanların hayatını ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler, yine 4.maddesinde ise, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir” düzenlemesi mevcuttur. ... Sözleşmesi yazılı olan veya yazılı olmayan meslek kurallarına uygun müdahaleyi güvence altına almaktadır. Ayrıca, uygulamanın tedavi yada yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına yönelmesi zorunlu olduğu belirtilmektedir. Burada kastedilenin tıbbi standartlar olduğu konusunda bir duraksama bulunmamalıdır. Somut olayda; ... Üniversitesi...'ın 09.02.2011 tarihli raporunda; tedavi başında davacının 22 yaşında olması nedeniyle iskeletsel Sınıf III deformitesinin ancak ... ile düzeltilebileceğini, davacının tedaviye başlamadan önce ortognatik cerrahi tedavi istemediğini belirtmiş olması halinde tedavisine hiç başlanmaması ya da iskeletsel ve yumuşak dokuda belirgin olarak gözlemlenen Sınıf III deformitenin düzelmeyeceğinin anlatılmış olması gerektiğini,ortodontik tedaviye devam edilmesi halinde az düzeyde dişsel bir düzelme elde edilebileceği belirtilmiştir....Kurumu Başkanlığı 2.İhtisas Kurulunun 15.07.2013 tarihli raporunda; davacının tedavinin başında 22 yaşında olması ve iskeletsel problemle ortognatik cerrahi protokolüne uygun bir planlama yapılması gerektiği, davalı hekimlerin ifadelerinde kişiye ameliyat önerdiklerini ancak hastanın ameliyatı kabul etmeyerek kamuflaj tedavisi istediğini belirtikleri, bu tür vakalarda kamuflaj tedavisinin sadece dişleri düzelteceği, iskeletsel bozukluğu düzeltmeyeceğinden hastanın ağız yapısında düzelme beklenemeyeceği tıbben bilindiğinden, kişinin davalı hekim tarafından tedavi yönünden bilgilendirildiğinin mahkemesince kabul edilmesi halinde kişiye yapılan, tedavilerde herhangi bir kusur tespit edilmediği belirtilmiştir.Hükme esas alınan 08.08.2014 havale tarihli heyet halindeki bilirkişi raporunda; sınıf III iskeletsel kapanış bozukluğu olan hastada başlangıçta ortodontik kamuflaj tedavisi yapılmış olmakla birlikte her zaman cerrahi ortodontik tedaviye dönülmesinin ve iyi bir sonuç alınmasının mümkün olduğu,bu işlemin 2 aşamada gerçekleşeceğini, birinci aşama ortodontist tarafından cerrahiye hazırlık aşaması, ikinci aşama ise cerrah tarafından kemiksel bozukluğun cerrahi operasyon ile ortodontistin planladığı şekilde düzeltilmesi olduğunu, bu işlemlerin muhtemel maliyetlerinin birinci aşama ortodontik tedavinin 6.000 TL ikinci aşama cerrahi tedavinin 10.000TL olduğunu, hastanın tercihi cerrahi ortodontik tedavi olmak ise bugüne kadar yapılan ortodontik kamuflaj tedavisinin üst çene genişletmesi ve dişlerdeki çapraşıklığın giderilmesi kısmı, ... tedaviye de bir hazırlık olarak kabul edilebileceği, ancak alt ve üst kesici diş eğimlerinde yapılacak ortodontik kamuflaj düzeltmelerinin geri alınması gerekeceği belirtilmiştir. Şu durumda; davacıdaki iskeletsel sınıf III deformitesinin davalı tarafça yapılan tedaviden kaynaklanmadığı anlaşıldığından davacıya yapılacak olan tedavi giderine ilişkin talebin reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca cerrahi ortodontik tedavinin yapılabilmesi için alt ve üst kesici diş eğimlerinde yapılacak ortodontik kamuflaj düzeltmelerinin geri alınması gerekeceği belirtilmiş olduğundan bu iş bedeli konusunda ek rapor alınarak, bu iş bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bozma nedenine göre sair hususlar şimdilik incelenmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.