MAHKEMESİ : İSTANBUL 42. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 20/02/2013NUMARASI : 2011/225-2013/48Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen 01/12/2003 tarihli kira sözleşmesi ile davalıya ait işyerinin kiralandığını, 23/09/2006 tarihinde İstanbul'u etkisi altına alan aşırı yağışlar nedeni ile meydana gelen sel sonucunda işyerini su bastığını, müşteriler tarafından servise bırakılan iki adet Opel marka aracın zarar gördüğünü, araçların sigortalı oldukları .. Sigorta A.Ş tarafından toplamda 60,400,00 TL ödeme yapıldığını ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/654 Esas sayılı dosya nezdinde rücu davası açıldığını, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile zararın gerçekleşmesinde işyerinin kiraya vereni konumundaki davalı F.. P..'e %50 müvekkil şirkete de %50 oranında müterafik kusur verilmiş olduğunu, mahkemece her iki aracın zararı için .. Sigortaya 53.600 TL ödeme yapılması yönünde aleyhlerine karar verildiğini, kararın İstanbul 14 . İcra Müdürlüğünün 2010/23654 Esas nolu dosyası ile icraya konulduğunu, temyiz olunan kararın kesinleşmesi halinde sigorta şirketine ödenecek tazminatın %50 'lik kısmının davalı taraftan tahsili için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş, yargılama sırasında .. Sigorta A.Ş'ye 101,820,00 TL ödeme yapıldığını belirterek bu bedelin %50'si olan 50,910,00 TL nin davalıdan tahsili talebi ile davasını ıslah etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; .. sigorta şirketinin düzenlediği poliçelerde "su baskınından kaynaklı" zararları kapsayan teminatın olmadığını, poliçede var olmayan teminatı tazmin eden .. sigorta şirketinin de halef ve rücu hakkından söz edilemeyeceğini, davacının aktif dava sıfatının bulunmadığını, taraflar arasında kira sözleşmesi mevcut ise de davalının binada tek malik olmadığını, hasarın tamamından sorumlu tutulamayacağını, yoğun yağışların mücbir sebep olduğunu, illiyet bağının kanıtlanamadığını, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/654 Esas nolu dosya nezdinde görevlendirilen bilirkişiler tarafından tayin olunan % 50'şer müterafik kusur oranlarına itiraz ettiklerini, .. Otomotiv'in .. Paket Sigorta Poliçesi ile güvencesi olmasına karşın, zararın poliçe kapsamında olmaması nedeni ile ödeme yapılmadığının belirtilmesi hususunun anlaşılamadığını belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; 20.02/2013 tarihli son celse zaptında; ''davanın kabulüne, 50.910,00 TL'nin ödeme tarihi olan 12.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş", gerekçeli kararda yalnızca "davanın kabulüne'' yazılmak sureti ile hüküm kurulmuştur.Hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı hususu HMK'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Nitekim, Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397/453; 21.11.2012 gün ve 2012/9-839/ 2012/833; 12.06.2013 gün ve 2012/9-1681/ 2013/831 sayılı ilamları).Yine 6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmü düzenlenmiştir.Somut olayda; karar verilen celsede davanın kabulü ile, 50.910,00 TL'nin ödeme tarihi olan 12.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş ise de, gerekçeli kararda yalnızca '' davanın kabulüne '' denilmekle yetinilmiş , bu itibarla yukarıda belirtilen şekilde 6100 s. HMK'nun , 297, ve 298/2. maddesi hükümlerine uygun olarak gerekçeli kararın hüküm fıkrası oluşturulmamış; taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmemiş, duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucu da 298/2 maddesine aykırı olarak aynı oluşturulmamıştır.Mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı yasanın 297 ve 298/2 maddelerinde belirtilen zorunlu unsurları içeren, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmadan gösterilerek, duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucu arasında çelişki oluşturmayacak şekilde hüküm kurmak olmalıdır. Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.