MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/05/2012NUMARASI : 2009/466-2012/313Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların dünür olduklarını, davalının babasına ait taşınmazda birlikte işletmek üzere bir düğün salonu kurmaya karar verdiklerini, aralarındaki anlaşmaya göre davalının araziyi sağlayacağı daha sonra da tapuda yarı hisseyi davacı adına devredeceğini, böylece yapacakları düğün salonunun da yarı yarıya olacağını kararlaştırdıklarını, davacının binanın bütün masraflarını bizzat kendisi yaparak inşa ettiğini, davalının hiçbir katkısı olmadığını, daha sonra bir süre düğün salonunu birlikte işletmelerine rağmen davalının tapunun tamamını kendi adına tescil ettirdiğini iddia ederek, davalının sebepsiz zenginleşmesi nedeniyle müvekkilinin yaptığı bina değeri olan 8.000 TL'yi fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla; davalının davacıdan borç aldığını, borcunu da davacının bir süre maçlarda düğün salonunu işleterek ödenmesini sağladığını, davaya konu olan düğün salonunu tarafların birlikte yaptıkları ve birlikte işlettikleri iddiasını davacının ispat edemediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davacının dava sebebi yaptığı olayların bir adi ortaklık sözleşmesinin bulunduğuna ilişkin olduğu, ancak davalının böyle bir ortaklığın bulunmadığını, sadece davacıdan borç aldığını ve ödediğini savunduğunu, davacının yazılı delil ibraz etmediğinden ve yemin de teklif etmediğinden aradaki sözleşmeyi ispatlayamadığı, sebepsiz zenginleşme veya vekaletsiz işgörme hükümleri açısından düşünüldüğünde de dinlenen tanık beyanları kapsamında davacının binanın kendisi tarafından yapıldığı hususunu ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (6098 sayılı TBK. 620/1 md. - 818 sayılı BK. 520 md. vd.). Bu durumda ortaklığın tarafları arasında bir takım hak ve borçların yükümlenildiği kabul edilmelidir. Böyle olunca, adi ortaklığı, borç doğuran bir sözleşme olarak nitelendirmek gerekmektedir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 288.maddesine göre; bir hakkın doğumu için yapılan bütün tasarrufların değeri 540 TL'yi geçtiği takdirde yazılı belge ile ispatı öngörülmüştür. (6100 sayılı HMK'nın 200. madde hükmüne göre ise bu miktar 2.500,00 TL'dir).Somut olayda talep, yukarıda anılan miktarın üzerinde olduğuna göre bu ilişkinin varlığını ispat için yazılı belge aranmak zorundadır. Taraflarca, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları da ileri sürülmüş değildir. Bu durumda davacı davasını yazılı delil ile kanıtlayamamış, yemin de teklif etmeyeceklerini beyan etmiştir. O halde, mahkemece taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi olmadığı yönündeki karar yerindedir.Ne var ki; mahkemece sebepsiz zenginleşme değerlendirmesi de yapılmıştır. Somut olayda, davalı davacıya borcu olduğunu, bu nedenle davacının zaman zaman düğün salonunu işlettiğini savunmuş olmakla, bu borcu ödeyip ödemediği hususunda ispat külfeti artık davalı tarafa geçmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş, öncelikle davalıyı isticvaba davet ederek borçlu olduğu miktarı saptamak, borcu ödeyip ödemediği hususundaki delillerini topladıktan sonra, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.