Dava dilekçesinde 1.043.470.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. l) İDDİA, SAVUNMA VE YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Davacı, kiracısına ait elektrik borcunu (istemeyerek) ödemek zorunda kaldığını iddia ederek sözü edilen bedelin tahsilini istemiş, davalı, taraf; davacının kendi kiracısı olan eski aboneye karşı rücu davası açabileceğini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı kurum tarafından temyiz edilmiştir. II) YASAL DAYANAKLAR Borçlu olmadığı şeyi rızasıyla ifa eden kişi, ancak yanılarak bu ifada bulunduğunu ispat ederse, iadeyi sağlayabilir. (BK. mad. 62). Borç olmadan ifa edilen şeyin hata ile ifa şartı gerçekleşmediği takdirde BK. mad. 62 uyarınca geri istenemediği durumlarda BK. mad. 61 uyarınca da iade talep edilemez. O halde: BK. mad. 62'ye göre, istirdat ancak borçlu bulunulmayan bir şeyin iradi olarak tediyesi (ifası) halinde hataya tabi kılınmıştır, iradı olmayan bir tediye, hatta edada bulunan kimse edada bulunduğu zaman borcun olmadığını bilse bile, istirdat edilebilir (Andreas von Tuhr: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, c.1-2, çev. Cevat Edege, Ank. 1983, sh. 425; Oğuzman, Kemal/Özturgut Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İst. 1995; sh, 719; Öz, Turgut; Öğreti ve Uygulamada Sebepsiz Zenginleşme, İst.-1990, sh. 91 vd; Reisoğlu, Seza: Sebepsiz iktisap Davasının Genel Şartları, Ank. 1961, sh. 158). III) GEREKÇE VE SONUÇ Burada davacı taraf, davalıya "kendi çıkarı için" dava dışı üçüncü kişinin borcunu eda etmiştir. O halde davalıya (alacaklıya) "edim zenginleşmesi" istemi yöneltebilir. Zira davacı, borçlunun borcunu, ona karşı herhangi bir kişisel edim borcunu yerine getirme niyeti olmaksızın ve onun açık ya da varsayılı oluru bulunmaksızın, kendi isteğiyle kapatmıştır. Alacaklıya, "kendisi için" bir borç ödememiştir. Edim (ifa) ile izlediği amaç, alacaklıya (davalıya) yöneliktir. Zira iktisap, davacının (fakirleşenin) ifa amacıyla yaptığı işten değil de davalının (zenginleşenin) davranışından kaynaklanmıştır (Öz, sh.94). Kamu hukuku kuralları uyarınca kamu hizmeti görmekte olan kamu idareleri veya müesseseleri veya bunlara bağlı teşekküller ya da imtiyaz yolu ile bu hizmetleri yürüten işletmeler (Devlet Demir Yolları, Türkiye Denizcilik işletmeleri, PTT, Belediye; Otobüs ve Su işletmeleri, Türkiye Elektrik Kurumu vs.) şartlarına uygun şekilde başvuran her kişi ile sözleşme yapmakla yükümlüdürler (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, c-1, Ank.1991, sh. 373 vd; Tunçomağ, Kenan: Türk Borçlar Hukuku, l, Genel Hükümler, 6. bası İst. 1976, sh. 241 vd; Oğuzman/Öz, sh. 133). Aksine davranış halinde Kamu Hukuku kurallarına göre şikayet veya dava yollarına başvurulabilir. Kaldı ki, bir çok halde bir tekel durumu da söz konusu olduğu için özel hukuk esaslarına da dayanılabilir. Dürüstlük kuralının bir sözleşme yapılmasını zorunlu kıldığı durumlarda, bu sözleşmeyi yapmaktan kaçınma ya da uyuşmazlık konusu olayda olduğu üzere bir başkasının borcunu ödeme şartına bağlamak dürüstlük kuralına aykırı düşer. Bu durumdan zarar gören taraf sözleşmenin yapılması için dava açabileceği gibi, sözleşmenin yapılmaması yüzünden uğradığı zararın tazmin edilmesini ya da ödemek zorunda bırakıldığı meblağın nedensiz zenginleşme yolu ile geri verilmesini dava edebilir. Zira, tekel durumundaki davalı, sözleşme yapma serbestisini kötüye kullanmış bulunmaktadır. O halde yukarıdaki gerekçelerle davalı tarafın temyiz itirazları reddedilmeli ve sonucu itibariyle doğru bulunan yerel mahkeme kararı onanmalıdır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), 14.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.