Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6551 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6241 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, muris .. ...'in 04/12/1964 tarihinde vefat ettiğini, murise ait...1. Noterliği'nin 25/07/1962 ve 6662 yevmiye numaralı vasiyetnamesinin müvekkilleri davacılar (mirasçılar) tarafından, 2011 yılında murisin (dedelerinin) kitapları arasında bulunduğunu ve mirasçıların başvurusu üzerine vasiyetnamenin.. 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 24/03/2011 tarih ve 2011/54 E., 2011/334 K. sayılı kararı ile açılıp okunduğunu, bu kararın 07/07/2011 tarihinde kesinleştiğini, bir kısım mirasçılar tarafından aynı konuda vasiyetnamenin tenfizine ilişkin olarak ikame edilen...2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/305 E., 2013/87 K. sayılı dosyasında, vasiyetname konusu "... Köyü cilt 84 sahife 70 sıra 7 de kayıtlı taşınmazın, kadastro çalışmaları sonucu 58 ada 142 parsel olarak kayıtlandığının tespit edildiğini ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiğini belirterek, dava konusu vasiyetnamenin tenfizine ve vasiyetname konusu taşınmazın tapu kaydında davalı ... adına olan (gerek kendi hissesi gerek müteveffa annesi ...'ten intikal edecek olan) bir kısım payların iptali ile hisseleri oranında davacılar adına tesciline karar verilmesini talep ve dava ermiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu vasiyet senedinde yer alan ve cilt no:84, sahife no:70, sıra no:7 de tapuya kayıtlı olduğu belirtilen taşınmazın, dava dilekçesinde yer alan...İli Merkez İlçesi, ...142 parsel sayılı taşınmaz ile ilgisi bulunmadığını, vasiyetname konusu taşınmazın terekede mevcut olmadığını, ayrıca vasiyetnamenin müvekkili davalının saklı payını ihlal ettiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, "...davanın 19.07.2013 tarihinde açıldığı, dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tutanaklarının 1968 tarihinde kesinleştiği, muris ... ...'in kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden önce 04/12/1964 tarihinde vefat ettiği, dolayısıyla kadastro öncesi sebebe (hakka) dayalı olarak açılan bu davanın 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı ve başka mirasçılar tarafından dava konusu taşınmazdaki vasiyetnamenin tenfizi için...2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/305 Esas - 2013/387 Karar sayılı dosyasında açılan davanın temyiz edilmeksizin kesinleşmesinin eldeki dava açısından bağlayıcı olmayacağı..." gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya kapsamından, tarafların ortak murisi.... tarafından 25.07.1962 tarihinde düzenlenen resmi vasiyetname ile.... Köyü Kuyu yanı mevkiinde tapunun cilt 84 sahife 70 sıra 7 numarasında kayıtlı bir hektar 3785 metrekare mesahasındaki tarlanın kendisine ait olan 1/6 hissesinin tamamı ile bu hisse üzerindeki bir bap sekiz odalı ve iki katlı hanesi ile ayrıca iki katlı tütün anbarı vebir ahır ile bütün salaşının tamamının müştereken ve müteselsilen olmak üzere, oğulları ..., ... ve ...'e vasiyet etmiş, iş bu vasiyetnameyi tenfiz ile de eşi ...'i memur tayin ettiğini belirtmiştir. Dava konusu vasiyetnamenin, bir kısım mirasçıların talebi üzerine ...1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 24/03/2011 tarih ve 2011/54 E., 2011/334 K. sayılı kararı ile açılıp okunmasına karar verildiği ve bu kararın 07/07/2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davada, murise ait 25.07.1962 tarihli vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetname konusu olan ve kadastro çalışmaları sonrası...İli Şerefiye Mah. 58 ada 142 parsel olarak muris adına tescil gördüğü iddia olunan ve mirasçılar tarafından 21/11/1979 tarihi itibari ile veraset ile intikali yapılan taşınmazı tapu kaydında davalı ... adına kayıtlı olan (gerek kendi hissesi gerek müteveffa ...'ten intikal edecek) bir kısım payların iptali ile hisseleri oranında davacılar adına tescili talep edilmektedir.Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davaları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında açıklandığı gibi, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılıp okunan vasiyetnamenin TMK.nun 595 vd. (MK.nun 535. vd.) maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği (istenmiş ise reddedildiği) bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir.Diğer bir anlatımla, vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz.Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kişi, vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.(Mülga 743 sayılı MK. m.541; 4721 sayılı TMK. m 600)TMK.nun 514.(MK.nun 461.) maddesine göre, mirasbırakan tasarruf özgürlüğü sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ile tasarrufta bulunabilir.Vasiyet genellikle ivasız bir tasarruftur.Vasiyet alacaklısı, miras bırakanın külli halefi olmayıp, cüz'i halefi olduğu için vasiyet olunan mal üzerinde doğrudan murisin ölümü ile birlikte hak kazanması mümkün değildir. Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın vasiyetin yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. Nitekim, gerek murisin ölüm tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanun'un gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun TMK'nun ilgili hükümlerinde, vasiyet alacaklısının kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını kazanabilmesi için açabileceği dava hakkına ilişkin zamanaşımı süreleri, murisin ölüm tarihi esas alınmak sureti ile değil, vasiyet alacaklısının ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinden veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinden itibaren geçerli olmak üzere düzenmiştir. Somut olayda, davacılar, dedelerine ait dava konusu vasiyetnameyi 2011 yılında tesadüfen mirasçının eşyaları arasında bulduklarını ve bunun üzerine vasiyetnamenin açılması talebi ile Sulh Hukuk Mahkemesine başvurduklarını belirtmekte olup, dosya kapsamında mirasçıların bu vasiyetnameyi daha önce öğrendiklerine dair bir iddia ve ispatta bulunulmamış, ayrıca dava konusu vasiyetname resmi olarak düzenlenmiş bir vasiyetname olsa da, ilgili noter tarafından murisin ölümü üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ihbarda bulunulduğuna dair bir belgeye de rastlanmamıştır.O halde, vasiyet alacaklısı mirasçılar için, dava konusu vasiyetnamenin öğrenilmesinden ve usulünce açılıp okunmasından önce, henüz miras ve alacak hakkının doğmamış olduğu ve buna göre de davacıların kadastro öncesine dayanan bir sebebe (hakka) dayalı olarak talepte bulunmuş olduklarının kabul edilemeyeceği göz önüne alınarak, işin esasına girilmek sureti ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.