Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6535 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 41 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ADANA 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 02/09/2013NUMARASI : 2012/2080-2013/1317Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; projede kapıcı dairesi olarak görünen davalı site yönetimine ait daire adına ödenmeyen su bedellerinin tahsili amacıyla yapılan takibe vaki itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, aboneliği iptal ettirmedikçe fiili kullanıcının kullandığı su bedelinden abonenin de kullananla birlikte müteselsilen ve zamanında ödenmeyen su faturalarından dolayı tarife ve yönetmelik hükümleri gereğince davacının suyu kesmesi gerekirken kesmemesi nedeniyle davalının ana tüketim bedeli ile faiz ve gecikme zammından sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır. Benzer bir olayda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu abonenin sorumluğunun hüküm altına alındığı 24/09/2003 gün ve 2013/13-492/505 Esas, Karar sayılı ilamı ile; “davacı su abonesinin hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak kiralanandan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin su kullanmasına olanak tanımış olması dahi, sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı, dolaysıyla da, sonuçlarına katlanması gereken bir davranış niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” denilmek suretiyle abonenin aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir. (HGK’ nun 2008/19-174 Esas, 199 Karar esas karar sayılı ilamında da aynı ilkeler kabul edilmiştir) Su faturalarının tahakkuk ettiği dönemlerde geçerli olan Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin III.bölümündeki, suyun kapanması ve sözleşmenin feshi ile ilgili 54.maddesi, "Borcunu ödemeyen abonelerin suları kapatılır. Su kapatılmasına rağmen borç ödenmezse kapatma tarihinden itibaren en geç 6 ay içerisinde sayacı kaldırılır, sözleşmesi iptal ve hesaba tasfiye edilir. Tasfiyesi mümkün olmayan alacaklar için yasal kovuşturma yapılır" şeklindedir. HMK’nun 30.maddesine göre; yargılamaya hakim olan ilkelerinden birisi de usul ekonomisi ilkesidir. Somut olayda; davalı, davacının su abonesidir. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak su bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumludur. Davacının Uzun bir süre su tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği suyu kesmemesi davalı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen su bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi tüketim bedeli olan ana borçtan hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davalının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden sorumluluğunu ortadan kaldırır. Aksine düşünce davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki buda yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukukî uyuşmazlıkları nihaî olarak sona erdiren yargı mercileridir. Hal böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak dönemine ilişkin Su Tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince suyun kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının suyu kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davalı için gecikme zammı ve faizden muafiyetini sağlayacağı nazara alınarak bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.