MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 26/11/2013NUMARASI : 2013/265-2013/225Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dilekçesinde; davalı firmaca aranıp internet faturası için indirim olduğunun söylendiğini, bunu kabul etmediğini, fakat 7.nci aramalarında indirimi kabul ettiğini; ertesi günü işine geldiğinde, internet aboneliğinin değiştiğini ve davalı .. adlı firmaya geçtiğini gördüğünü, müşteri hizmetlerini arayarak aboneliğinin iptalini istediğini ve iptal ederse ceza geleceğini söylediklerini; gelen faturaları ödeyip, Bakırköy Tüketici Hakem Heyetine başvurduğunu,heyetin imzanın sahte olduğunu ve haksız faturaların iadesini kabul eden bir belge verdiğini ileri sürerek; bilgi almak için tuttuğu avukat vekalet ücreti, müşteri hizmetlerini araması nedeniyle gelen cep telefonu faturası, beş iş günü kaybı, hat için ödediği fatura ücreti, ulaşım masrafları olmak üzere; toplam 1.500 TL maddi, imzasının sahte olarak kullanılması nedeniyle dolandırıldığı için 3.500 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı, birleşen Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2012/1416 E. sayılı dosyasındaki dilekçesinde; 02.05.2012 tarihinde hattını kapattığını, davalı Türk Telekominikasyon kurumundan arandığını ve hattını 6 ay askıda tutabileceği, aksi halde başkasına satılacağı bilgisi verildiğini; kendisinin 6 ay hattını askıda tutmak istediğini, 06.11.2012 tarihinde hattının satılmadı ise tarafına verilmesi için aradığında hattının açık olduğu ve bir faturasının kendisi tarafından ödendiği, bir faturanın ödenmediğini öğrendiğini; kendisine sorulmadan ve herhangi bir yetkileri olmadan hattının açılması nedeniyle, davalı firmaya ödediği 50 TL maddi ve uğradığı 1.500 TL manevi zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekilleri dilekçelerinde davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gereklidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Somut olayda, dava dilekçesi ve davacının temyiz dilekçesinde davacının terzi olduğu ve ticaretle iştigal ettiğinin belirtildiği, dava konusu faturalarda da Vip Terzi ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece, dava konusu aboneliğin davacının işyeri için yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, aboneliğin davacının işyeri için yapıldığı anlaşıldığı takdirde, davacının tüketici tanımına uymadığı gibi, olayda 4077 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığı ve uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi içerisinde olduğu gözönüne alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.