Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6250 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13352 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/01/2014NUMARASI : 2013/287-2014/4Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde, Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda görevli bulunan davacıya, kaçak akaryakıt yakalatma olayı ile ilgili olarak ,davalı idare tarafından ikramiye ödendiğini, ancak sonradan bu ödenen ikramiyenin yasal dayanağının kalmadığı gerekçesi ile ve icra yolu ile davacıdan geri alındığını, ancak bu geri almanın haksız olduğunu beyan ederek, 2030 TL'nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahbiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacıya yapılan ikramiye ödemesinin yasal dayanağının kalmaması nedeni ile geri alındığını, yapılan işlemde haksızlığın bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, verilen hüküm davacı vekili tarfından temyiz edilmiştir.2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir.Bir davanın tam yargı davası olarak nitelendirilebilmesi için, ortada öncelikle bir idari işlem veya eylemin bulunması ayrıca, bu işlem veya eylem sebebiyle kişisel bir hakkın ihlal edilmiş olması gerekir.İdari işlemler, idari makamların kamu gücüne dayanarak, idare işlevine ilişkin olarak yaptıkları, tek yanlı, doğrudan uygulanabilir nitelikte ve ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen irade açıklamalarıdır. İdari işlemlere karşı yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı oldukları iddiasıyla menfaatleri ihlal edilenler tarafından idari yargıda iptal davası açılabileceği gibi; idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan istenerek, bu istemin reddedilmesi üzerine iptal davası açılabilir.İdari Yargı'nın konusu, idarenin idare (kamu) hukuku alanında ki faaliyeti ile ilgili davalardır.İdare, bir işlemi, eylemi veya sözleşmeyi yaparken özel hukuk kişilerinin üstünde bir kamu tüzel kişisi olarak hareket etmiş ise, uygulanacak hukuk idare hukukudur.17/15 sayılı ve 11.2.1959 günkü Y.İ.B.K.'nda açıkça belirtildiği gibi, bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve proje yapıp, o plan ve projeler gereğince iş görmesi, kararın neticesi olan birer idari eylemdir ve idari yargı görevlidir.Kamu hizmeti kavramı ile hiçbir şekilde bağdaştırılamayacak görev gereklerinden ve sınırlarından ilk bakışta ayrılabilen ve nesnel kurallarla belirlenmiş, kamusal çerçevenin dışına çıkan eylem ve işlemler; hizmet sırasında yapılmış olsalar bile, artık kamu hizmeti olarak nitelendirilemezler. Buna bağlı olarak da, yukarıda açıklanan yasal hükümler kapsamında değerlendirilemezler. Bunun açık örneği haksız eylemler ve işlemlerdir. Haksız fiil niteliğindeki eylemler kamu hizmeti kavramı içinde düşünülemez.Dava konusu uyuşmazlık, davalı idarenin davacıdan icra yolu ile geri aldığı ikramiyenin iadesi talebine ilişkindir.Davanın bu niteliği itibariyle, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili talebine ilişkin olup, dava konusu uyuşmazlığın idari bir işlemden kaynaklanmadığı sabittir.Bu durumda, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davasının adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekirken, mahkemece; idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.