MAHKEMESİ : MİLAS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/06/2014NUMARASI : 2013/262-2014/163Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 14.04.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av.A.. K.. A.. geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı ağabeyinin, 2002 yılında balık üretme çiftliği kurduklarını, çiftliğin üzerinde bulunduğu taşınmazın, tarafların babalarına ait olduğunu, çiftliğin vergi kaydının müvekkili adına yapıldığını, 2007 yılında, aile işletmeciliği faaliyetindeki balık işletmesinin vergiden muaf tutulmasıyla birlikte, müvekkili adına bulunan vergi kaydının, terkin edildiğini, 2009 yılında babalarının ölümünden sonra çiftliğinin üzerinde kurulu olduğu taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, bu tarihten sonra davalının, müvekkilini çiftlikten uzaklaştırmaya çalıştığını, müvekkilinin çiftliğe getirdiği 70.000 adet yavru levreğe el koyduğunu, sonrasında levrekleri sattığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı tutup, 25.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 08.04.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle taleplerini 14.669,00 TL artırıp, 39.669,00 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunu ancak davacının ortaklık payını müvekkiline devrettiğini, devre ilişkin anlaşmanın sözlü yapılmasını fırsat bilerek, levreklerin bedelini müvekkilinden talep ettiğini, çiftliğe alınan tüm levreklerin giderlerini müvekkilinin karşıladığını, davacının levreklerin yetiştirilmesi için her hangi bir harcama yapmadığını, davacının, kötüniyetli davrandığını, maddi külfete katlanmaksızın kar elde etmeye çalıştığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; su ürünleri yetiştirme tesisini, tarafların babalarıyla birlikte kurdukları, tesisin idari işlerinin davalı tarafından yürütültüğü, davalının, davacının ortaklık payını davacıya ödediğini ispatlayamadığı, davacının, davalıdan 39.669,33 TL alacaklı olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile, 25.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, 14.669,33 TL alacağın ıslah tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını talep etmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununda "Adi Şirket" ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda "Adi Ortaklık Sözleşmesi" başlıkları altında yapılan tanımlarda adi ortaklık, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme şeklinde tanımlanmıştır.Somut olayda, davacı, davalı ile aralarında adi ortaklık bulunduğunu, ortak işlettikleri balık üretme çiftliğine 2008 yılının Aralık ayında getirdiği balıkları, davalının satıp, gelirden kendisine düşen payı vermediğini iddia etmektedir. Davalı ise, davacının adi ortaklık payını, kendisine devrettiğini, davacının artık adi ortaklıkla bir ilgisinin kalmadığını, davacıya her hangi bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır. Dosyadaki tüm bilgi ve belgelerden; tarafların kardeş oldukları, 2002 yılında balık üretme çiftliği kurdukları, çiftliğin kurulu olduğu taşınmazın tarafların babasına ait olduğu, ortaklığın, babalarının öldüğü 01.04.2009 tarihine kadar sorunsuz devam ettiği, murisin ölümünün ardından, çiftliğin kurulu olduğu taşınmazın 01.08.2009 tarihinde davalı adına kaydedildiği, işletmenin ruhsatının en son 26.12.2008 tarihinde yenilendiği, ruhsat vize bitim tarihi olan 26.12.2011 tarihinden sonra yenilenme başvurusu yapılmadığı, bu tarihten sonra üretime devam edilmediği anlaşılmaktadır. Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini belirlemek hakimin görevidir. (HMK m. 33; HUMK m. 76)Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdüğü maddi olaylar, sonuç ve istemlerle bağlı olup; tarafların dayandığı kanun hükümleri ve onların nitelendirmeleriyle bağlı değildir. Bunun doğal sonucu olarak hakim, kanunları doğrudan doğruya uygulayarak iddia ve savunmadaki sonuç ve istemleri karara bağlamakla yükümlüdür.Buna göre eldeki davada davacının talebinin, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsadığının kabulü gerekir. Bu bağlamda temyize konu öncelikli uyuşmazlık; tarafların babasının, adi ortaklığın ortağı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, taraflar kardeş olduğu için bu hususta tanık dinlenmiş, aynı zamanda tarafların kardeşi olan tanıklar beyanlarında; tarafların çiftliği, babalarıyla birlikte üç ortak olarak işlettiklerini, babalarının ölümünden sonra ortaklığı bir süre kendi aralarında devam ettirdiklerini, miras paylaşımı sırasında çiftliğin kurulu olduğu taşınmazın davalıya verildiğini, davacının ortaklıktan ayrılmak için 50.000,00 TL talep ettiğini, davalının ise yalnızca 30.000,00 TL verebileceğini beyan ettiğini bildirmişlerdir. Diğer taraftan, İl Özel İdaresi ile imzalanan Yeraltı Su Kaynağı ile Toprak Havuzlarda Su ürünleri Üretme Hakkına ilişkin kira sözleşmesinin tetkikinden; davacı ve davalıyla birlikte, muris babalarının da kiracı olarak sözleşmede isminin yer aldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, tarafların babalarıyla birlikte adi ortaklık kurduklarının kabulü gerekir. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Adi ortaklıkta, ortaklardan birinin ölümü, sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa ortaklık ilişkisi bakımından bir sona erme sebebi olarak kabul edilmiştir. Adi ortaklığın, tüzel kişiliği yoktur. Tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyeti de yoktur. Bu itibarla, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların, el birliği mülkiyeti kuralları gereğince bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bütün ortaklar tarafından açılacak dava, adi ortaklık adına değil, bütün ortaklar adına açılır ve hüküm de ortaklar hakkında verilir. Aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bir ortağın, diğeri aleyhine açtığı davada, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir. Davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları dava şartlarından olup, bu nedenle, mahkemece kendiliğinden re'sen gözetilir.Tarafların babası, 01.04.2009 tarihinde öldüğüne göre, mahkemece öncelikle murisin tüm mirasçıların davaya dahil edilerek, taraf teşkilinin sağlanması, ardından tarafların tüm delilleri toplanarak, ortaklığın tasfiyesi hususu üzerinde durulması gerekir. Hal böyle olunca mahkemece; adi ortaklık ilişkisinde ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu göz önünde bulundurularak, ölü ortağın mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması, ardından işin esası hakkında yapılacak yargılama neticesinde, tasfiye hususu üzerinde durularak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu taraf teşkili sağlanmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.