Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6051 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1536 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 09/09/2014NUMARASI : 2013/638-2014/585Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, menfi tespit davasının kabulüne, alacak talebinin atiye terk edilmesine, bu hususta karar verilemesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların 2002 yılında boşandıklarını ve velayeti davalıya verilen müşterek çocuk için aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, 2003 yılında davalı tarafından davacıya teslim edilen müşterek çocuğun 08.09.2008 tarihine kadar davacı yanında eğitim gördüğünü, müşterek çocuğun 2003 ila 08.09.2008 tarihleri arasında davacı yanında kalmasına rağmen davalının bu döneme ilişkin nafaka bedellerinin tahsili için davacı aleyhine takip başlattığını ileri sürerek; davalının bakım görevini yapmadığı dönemler için talep edilen bedelden davacının borçlu bulunmadığının tespitine ve davalı tarafa 2008 Eylül ayında ödenen 1.000 TL ile takip nedeniyle ödenecek olan nafaka bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdatına ve kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; davacının nafakayı ödenmemesi nedeniyle ilama dayalı olarak takip yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir..Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya asıl alacak yönünden 4.910 TL ve işlemiş faiz yönünden 1.597,57 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu miktar alacağın davalıdan tahsiline, asıl alacak kısmına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, % 40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 19.06.2013 günlü ve 2013/8186 E. 10543 K. sayılı ilamı ile(... Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.(...) Ancak, davalı tarafından başlatılan icra takibine konu 08.01.2005-08.01.2009 nafaka alacağı döneminden 08.01.2005-08.09.2008 tarihleri arasında davacının nafaka yükümlüsü olmadığı, zira, müşterek çocuğun 2003-08.09.2008 tarihleri arasında davacı baba yanında kaldığı, takibe konu olup davacının nafaka yükümlülüğünün bulunduğu (müşterek çocuğun davalı anne yanında olduğu) 08.09.2008-08.01.2009 tarihleri arası nafaka alacağı için davacı tarafından davalı adına açılan banka hesabına, nafaka borcuna ilişkin olduğu havalelerde belirtilen toplam 1.200 TL lik ödeme yapıldığı hususları dikkate alınmak suretiyle hüküm oluşturulması gerekirken, yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....) Gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden rapor aldırılarak taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilinin 09.09.2014 tarihli celsedeki menfi tesbit talebi haricindeki taleplerini atiye bıraktığına ilişkin beyanı gözetilerek, menfi tesbit isteminin kabulüne, 1.000 TL nafaka alacağı ile takip nedeniyle ödenecek olan nafaka bedellerinin istirdadı ve kötüniyet tazminatına ilişkin taleplerinin atiye terk edilmesine, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.6100 sayılı HMK'da davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavrama yer verilmemiştir. Davanın atiye bırakılması ifadesinden anlaşılması gereken, 6100 sayılı HMK'nun 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır. Bu maddeye göre, davanın geri alınmasının hukuki sonuç doğurabilmesi, karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır.Somut olayda, davacı vekili, 09.09.2014 tarihli celsede menfi tesbit talebi haricindeki taleplerini atiye terk ettiğini bildirmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, atiye terk ifadesinden anlaşılması gereken, davayı geri alma olup, hukuki sonuç doğurabilmesi karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır. Ne var ki, mahkemece; davalı tarafın, davayı geri almaya karşı diyecekleri sorulmamıştırBu durumda, mahkemece; davacı tarafın davayı geri alma beyanına karşı davalı tarafın diyeceklerinin sorulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 13.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.