Dava dilekçesinde 1.466,36 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü. Davacı vekili dilekçesinde, davalı kurumun sigortalısı olan Emine'nin ameliyatında kullanılan ortopedik tıbbi malzemelerin müvekkili şirket tarafından temin edildiğini, ödemenin yapılabilmesi amacıyla sigortalı tarafından müvekkil şirkete vekaletname verilmesine ve ameliyata ilişkin evrakların davalı kuruma iki kez sunulmasına rağmen, davalı kurumun ortopedik tıbbi malzemelerin bedelini ödemediğini ileri sürerek; 1,466,36 TL'nin dava tarihinden itibaren İşleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; teslim edildiği bildirilen evrakın davalı kuruma ait birimlerde bulunamadığı hususunun davacı şirkete bildirildiğini, yasal mevzuat uyarınca ödemelerin ancak evrakların aslının teslim edilmesi halinde yapılabileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davalı kurumun sigortalısının tedavisinde kullanılan tıbbi malzemelerin bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, Ankara Birinci İş Mahkemesinde açılmış ise de, dava konusu uyuşmazlığın 506 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğmadığı, tedavi gören sigortalının davacı şirkete tedavisinde kullanılan malzemelerin bedelinin tahsili açısından vekalet verdiği, dava hakkının ise devredilmediği, bu nedenle davanın mahkemenin görev alanına girmediği gerekçe gösterilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava, sulh hukuk mahkemesine gönderilmiştir. İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesi bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklann İş Mahkemelerinde görüleceğini hükme bağlamıştır. Somut olayda mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir. Dosya kapsamına göre dava, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu ile yaptığı bîr sözleşmeye dayanmamakta olup, sözleşmeden kaynaklanan bir borç bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın temelinde. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sigortalısına sağlamakla yükümlü olduğu sağlık yardımlarının ödenilmesi isteği vardır. Davacı şirketin davasında haklı olup olmadığı, aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı ancak sağlık sigortasının kapsam ve koşullarını düzenleyen sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde belirlenebilir. Bundan ayrı davacının, bu konuda aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı sorunu, uyuşmazlığın sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanmış olması gerçeğini ortadan kaldırmaz. Diğer taraftan, HUMK'nın 25/son maddesi uyarınca iş mahkemesince verilen görevsizlik karan Yargıtay'ın denetiminden geçmeden kesinleştiği için sulh hukuk mahkemesini bağlamaz. Şu halde, görev konusu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğinden ve davanın her aşamasında dikkate alınabileceğinden, davaya bakmakla görevli olan mahkemenin iş mahkemesi olduğu düşünülmeksizin davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 11.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.