Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5963 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3232 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : FETHİYE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/11/2014NUMARASI : 2014/282-2014/357Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davacının Yaka köyünde kapalı naylon sera içinde domates üretimi yaptığını, seraların ısıtma işleminde yakıt olarak kömür kullanıldığını, kömürün ocağa iletilmesi ve suyun sera içindeki borulardan geçirilmesinin ise elektrik ile olduğunu, Ocak ayında davalı kuruma bağlı .. bölgesinde elektrik arızasının meydana geldiğini, davalı kuruma yapılan müracaatlarda elektrik arızasının hemen giderileceğinin söylendiği ancak arızanın giderilmediğini, davalı kurumun sorumluluk alanı içinde olduğu Yaka köyündeki davacıya ait seralar içinde 2500 kök genç ilkbaharlık domates fidesinin ve geç sonbaharlık ürünün zarar gördüğünü, Fethiye 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/3 Değ.İş. sayılı dosyasıyla yapılan tespit ve bu tespit sonucu sunulan bilirkişi raporlarına göre oluşan 7.950,00 TL zararın ve tespit için yapılan toplam gider olan 842.5 TL nin keşif ve tespit tarihi olan 19.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davayı kabul etmediklerini, 18.01.2012 tarihinde .. kök binasından çıkış yapan ve .., ., .. ve .. köylerini besleyen enerji nakil hattının 25. km. lik bölümünde yapılan enerji nakil hattının yenilenmesi çalışmasının 48 saat öncesinde ilan edildiğini ve gerekli kurumlara duyurulduğunu, 18.01.2012 tarihinde saat 09.00-15.00 saatleri arasında programlı kesintinin yapıldığını, söz konusu zararlar ile müvekkil şirket arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını, olay gecesi Türkiye çapında olduğu gibi Fethiye bölgesinde kötü hava koşulları nedeni ile Yakacık köyünün de içinde bulunduğu köyler grubunu besleyen Enerji nakil hattında 22.00 ve 23.50 saatleri arasında kesintinin meydana geldiğini, saat 03.36 sularında hattın yeniden beslenmesine karşın arızanın devam etmesi üzerine enerjinin ancak 09.00 da verilebildiğini, Fethiye 2. Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan tespitin gıyaplarında yapıldığından dolayı kabul etmediklerini, kusur ve sorumlulukları bulunmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, 18.01.2012 ila 23.01.2012 tarihleri arasında davacının da ikamet ettiği .. Köyü'nde saat 09:00-16:00 arasında elektrik kesinti yapılacağına dair davalı .. Elektrik A.Ş tarafından Fethiye Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğü'ne 16.01.2012 tarih ve 6384 sayı ile bildirildiği, dolayısıyla davacının da iddia ettiği üzere, .. Köyü'nde elektrik kesintisi yaşandığının taraflar arasında çekişmeli bulunmadığı, .. tarafından gönderilen yazı içeriği de incelendiğinde saat 16:00'dan sonra elektriğin açılacağı ertesi gün tekrar 09:00'da kesinti yapılacağının anlaşıldığı, tanık beyanlarından da kesintinin saat 16:00'dan sonra da devam ettiğinin anlaşıldığı, davacı tarafından kurumun müşteri hizmetleri hattının arandığı, davalı kurumun saat 16:00'dan sonra kesintiye devam etmesi nedeni ile hizmet kusurunun bulunduğu, ziraat bilirkişisi raporunda meydana gelen zararın elektrik kesintisinden kaynaklandığı ve oluşan zararın 8.600,00 TL olduğu belirtildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile taleple bağlılık ilkesi gereği 7.950,00 TLnin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15). Kusursuz sorumluluğu gerektiren nedenler, teknik gelişmeler ve kusurun yetersizliği olarak açıklanabilecektir. Şöyle kiKusursuz sorumluluk, endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşların, makineleşmenin ve karmaşık sosyal ilişkilerin biçimlendirdiği toplum ve uygarlığın zorunlu kıldığı bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluk, her şeyin makineleştiği, işbölümü ve ekonomik birimlerin geniş ölçüde organize olduğu gelişmiş sanayi toplumunun bir ürünüdür. Oysa kusur sorumluluğu, küçük ekonomik birimlerin hâkim olduğu makineleşmenin tam gelişmediği, toplum yapısının tarım ve küçük sanayiye dayandığı, bireyci ve liberal düşüncenin etkin bulunduğu toplumlarda görülen bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluğunun kabulü, kusur sorumluluğunu öngören liberal hukuk devletinden, adalet ve hakkaniyet ilkesine dayanan sosyal hukuk devletine geçişin ve sosyal gelişmenin bir sonucudur.Ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, yeni kimyasal ve biyolojik buluşların karmaşık bir biçim verdiği modern toplumda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak görmek, bir çok nedenlerle doyurucu olmaktan uzaktır. Gerçekten, her şeyden önce, bu kadar karmaşık teknik bir süreç ve sosyal ilişki ağı içinde gerçekleşen zararlarda kusurun rolü, ya çok azalmış, ya da hiç kalmamıştır. Gerçekten, çalışanlar ve çevre için büyük tehlike arzeden makineler, enerji kaynaklan, ulaşım araçları ve diğer şeyler arasında, zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışının rol ve katkısını tespit etmek imkânı, fiilen ortadan kalkmıştır. Zira bu karmaşık mekanik şartlar, sosyal ilişkiler içinde kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığını, kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemek mümkün değildir. Kaldı ki, bu kadar tehlikeli araç ve gereçler içinde insan davranışının zararın sebebi olabilme ihtimali, diğer teknik ve mekanik sebeplerle kıyaslanamayacak derecede küçük ve önemsizdir. Zira günümüzde enerji kaynakları, ulaşım araçları ve üretimde kullanılan makineler, o derece hızlı, karmaşık ve büyük boyutlar kazanmıştır ki, artık, gerekli her türlü tedbir alınsa bile, zararın doğumunu önlemek çoğu zaman imkânsız hale gelmiştir. Çevre için tehlike arzeden bu kaynaklar karşısında, zarara uğramak adeta kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak, "tehlikeli" diye toplumun bu araç ve gereçlerden vazgeçmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, tehlikeli faaliyette bulunan kimseler, bunlardan yarar sağladıkları için, sebep oldukları zararı da gidermek zorundadırlar.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;davalı şirketin faaliyeti ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, ancak zararın belirlenmesi için davalı yanında davacının faaliyetinin nitelik ve niceliği itibariyle alması gereken tedbirin bulunup bulunmadığı ve zararın büyümemesi için sorumluluk halinin değerlendirilmesi gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 51/1 maddesinde Hâkimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği açıklanmıştır.Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak davacının yapmış olduğu faaliyette dikkate alınarak elektrik kesintisine karşı bir takım tedbirler alıp almadığı, davacının da müterafik kusuru bulunup bulunmadığı, tazminat miktarından indirim yapılıp yapılmayacağı hususları da araştırılarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.