Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5896 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9779 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili olan davacının, davalı kurumun elektrik abonesi olduğunu, bu aboneliğe dayalı olarak arazisine tarımsal amaçlı sulama tesisi kurduğunu, davalının 211.458.00 TL tutarında elektrik faturası tahakkuk ettirdiğini, ancak müvekkilinin yaklaşık 50 dönümlük arazide yıl içerisinde sadece 2 ay sulama yaptığını, bu bedelin fahiş olduğunu beyan ederek, dava konusu faturanın düzeltilmesine ve davacının fatura bedelinin şimdilik 10.000 TL'den sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, yapılan tahakkukun mevzuata uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının davalı kuruma 2012/3 döneminde tahakkuk ettirilen elektrik faturasının 56.414,71 TL'lik kısmından davalının sorumlu olduğu, 155.043,29 TL'lik kısmından ise sorumlu olmadığının tespitine karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; menfi tespit davası istemine ilişkindir.08.07.2013 tarihli dava dilekçesi ekinde davacı ...'a vasi tayin edildiğine dair kararı ibraz etmiş, ancak dava tarihinde yürürlükte bulunan 4721 sayılı TMK'nun 448. maddesi uyarınca, vesayet makamından izin aldığına dair bir ilam dosyaya sunulmamıştır.Vesayet altında bulunan kişiler (küçükler veya kısıtlılar) vasileri tarafından temsil edilirler.(TMK 448. md.)743 sayılı TMK 405/8 maddesi, sulh hukuk mahkemesinin iznine tabi tutulduğu işler arasında (derhal alınması gereken geçici tedbirler müstesna olmak üzere) husumeti de saymış; böylece gerek vesayet altındaki kişi adına vasi tarafından dava açılabilmesini ve gerekse kendilerine karşı açılmış bir davada vasi tarafından temsil edilebilmelerini vasinin sulh mahkemelerinden izin alması koşuluna bağlamıştır. 4721 sayılı TMK nun 461/8.maddesi de, vasinin vesayeti altındaki kişi adına dava açabilmesini vesayet makamının iznine tabi kılmış; öncekinden farklı olarak, vesayet altındakine karşı açılmış olan davalar yönünden bu izin koşulunu kaldırmıştır.Anılan her iki kanuna göre de, konusu ve türü ne olursa olsun vasinin,vesayeti altındaki kişi adına herhangi bir davayı açabilmesi, her halükarda bu konuda izin almış olması koşuluna bağlıdır. Bu koşul vesayet altındakinin çıkarlarını korumak amacına yönelik olup, o konudaki hukuksal düzenlemeler çerçevesinde kazanılması şansı bulunmayan bir davanın açılmasını ve böylece vesayet altındaki kişinin böylesi bir dava nedeniyle zarara uğramasını engellemek için öngörülmüştür.Dolayısıyla bu konu kamu düzenine ilişkindir ve bu nedenle de, herhangi bir dava da vasinin bu yönde izin almış olup olmadığı hususu, mahkemece ve Yargıtay'ca resen gözetilmelidir. Vasinin izin almaksızın dava açması durumunda, mahkemece, vasiye bu yönde ilam alıp sunmak üzere uygun bir süre verilmesi gerekir, bu husus yerine getirilmeden yargılama yapılarak davanın sonuçlandırılması kanuna aykırıdır. Bu ise, Yargıtay'ın temyiz incelemesi sırasında resen dikkate alınması gerekir.(HGK 2005/21-195 E. 2005/209 K. 30.03.2005 gün)Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş; vasiye bu davayı takip etmesi konusunda vesayet makamından izin alması ve buna ilişkin ilamı dosyaya sunması için mehil verilmeli; izin alındığına dair ilam sunulduğu takdirde davaya devamla esas hakkında hüküm kurulması aksi takdirde, davanın bu nedenle reddine karar verilmelidir.Mahkemece, kamu düzenine ilişkin bu husus gözardı edilerek, yazılı şekilde esas hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.