Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5894 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 3860 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; kaynak ustası olan müvekkilinin, davalılara ait binanın dekorasyonu için çalıştığı sırada duvara monte edilmiş olan kaplama taşın üzerine düşmesi nedeniyle kişinin yaşamını tehlikeye sokan ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar oluştuğunu, bu nedenle halen çalışamayan müvekkilinin uğradığı zarardan bina maliki olan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla, şimdilik ....000 TL maddi ve ....000 TL manevi olmak üzere toplam ....000 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin, maliki bulundukları binayı kiraladıklarını, davacının yaralanmasının ise kiracı tarafından yaptırılan dekorasyon çalışması sırasında meydana gelmiş olabileceğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalı tarafça mahkemeye sunulan ve davacı tarafça imzalandığı kabul edilen ....04.2011 tarihli ibranamenin, borcu sona erdiren sebeplerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 818 sayılı Borçlar Kanununun 58.maddesine (6098 sayılı TBK.nun 69.maddesine) dayalı maddi ve manevi tazminat davasından ibarettir.Davacıya, oluşan zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminat alacaklarına karşılık toplam ....000 TL'nin ödenmiş olduğu ....04.2011 tarihli “İBRANAME” başlıklı belgeden anlaşılmaktadır. Davacının manevi tazminat alacağını alarak ibraname verdiğinden ve manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından, mahkemece davacının manevi tazminat istemine yönelik davasının reddine ilişkin verilen hüküm doğrudur.Uyuşmazlık, söz konusu ibranamenin içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazminat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Tarafların aralarında mevcut bir borcu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasına yönelik sözleşmeye, ibra sözleşmesi denir. Bu özelliği nedeniyle ibra, borcu sona erdiren sebeplerden birini oluşturur. İbranın kural olarak zarar görene veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibradan söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih gözönünde tutularak zarar görenin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirlenecektir. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece; ibranameyi veren davacının, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek maddi zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve ibraname ile alınan meblağın, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davacı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararının karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise, şimdiki gibi davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekir.Yerel mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.