MAHKEMESİ : YUNAK ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 10/03/2014NUMARASI : 2013/270-2014/81Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalının 04/09/2012 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının olmadığını, davalının evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, davacıya karşı hakaret edip, tehditlerde bulunduğunu ve davacıyı aldattığını; bu olaylardan dolayı, davacının psikolojisinin bozulduğunu; davalının, İngiltere'de yaşadığını, çifte vatandaşlığı olduğunu, evliliğin başında davalı tarafın İngiltere'den Türkiye'ye kesin dönüş yapacağını söylediğini; ancak, bu sözünde durmadığını, davacının yaklaşık 1 yıldır ailesinin yanında olduğunu, davalının aylık gelirinin 2.000 sterlin olduğunu, Türkiye'deki taşınmazlarından da kira geliri aldığını; bu sebeplerle, davacı lehine aylık 1.000 TL nafaka takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davalının davacıyı aldattığı iddiasının tamamen asılsız bir iftira olduğunu; taraflar arasında nikahın kıyıldığını, fakat düğün ve evliliğin söz konusu olmadığını, karı-koca hayatı yaşamadıklarını; davacı tarafın, düğün yapılmadan önce nikah yapılması konusunda davalıya baskı uyguladıklarını ve neticesinde nikahın yapıldığını; Tarafların, görücü usulü ile tanıştıklarını; davacı tarafın, bu evliliği bir çıkar meselesi olarak görmeye başladığını; sadece, kağıt üzerinde kalan, saatlerle sayılı, davacının baba evinde gerçekleşen bir kaç telefon görüşmesi dışında evlilik birlikteliğinin olmadığını, evlilik ile davacının hakettiği herhangi bir şeyin olmadığını, takı ve ziynetlerin dahi davacıda kaldığını savunarak; haksız ve yersiz yere açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davacı ile davalının karı-koca olmadıkları, aynı çatı altında yaşamadıkları; davalının, nikahtan sonra yurt dışına gittiği fakat, bir daha dönmediği, buna sebep olan esas nedenin davacının maddi talepleri olduğu, maddi taleplerinin karşılanması için düğünden önce nikah yapılması konusunda davacı tarafından davalıya baskı yapıldığı; davalının yurt dışında başka biriyle evli olduğu hususunun, davacı tarafından evlenmeden önce bilindiği, davalının davacıya kötü muamelede bulunmasına dair iddiaların ispatlanamadığı; dolayısıyla, tarafların ayrı yaşamasında kusurlu tarafın davacı olduğu ve kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceği, davacının maddi taleplerinin fazlalığı yüzünden ekonomik güvenliği tehlikede olan davalı tarafın ayrı yaşamakta haklı olması hususları gözetildiğinde; davacının talebinin kabul edilebilirliğinin bulunmadığı anlaşılmakla; TMK 197. maddenin şartları oluşmadığından, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm taraflarca süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerde gösterilen bozma sebebleri dışında sair temyiz itirazları yerinde değildir.1)Davacı vekilinin temyiz itirazları bakımından; Türk Medeni Kanunu'nun 197.maddesinde; "Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya arar verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır." düzenlemesine yer verilmiştir.TMK.nın 186/3.maddesi; "Eşler birliğin giderlerine güleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar." Aynı yasanın, 196/1.maddesi ise; "Eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler." hükmüne amirdir.Somut olayda; tarafların 2012 yılında evlendikleri, evlendikten kısa bir süre sonra ayrıldıkları, davalının yurt dışında yaşamaya devam ettiği, taraflar arasında açılmış bulunan ve dava tarihinde derdest olan boşanma davasının da mevcut olduğu; dinlenen tanıkların, davalının yurt dışında yaşadığını ifade ettikleri anlaşılmaktadır. Davalı eşin, evlendikten sonra, eşi davacıyı birlikte yaşayacakları (yurtdışındaki) ortak konuta götürmediğinin dosya kapsamından anlaşılmış olmasına göre; davacının ayrı yaşamakta ve nafaka talep etmekte haklı olduğunun kabulü gerekir.Kaldı ki, davacı, evlilik birliği içinde TMK.nın 196/1.maddesi gereğince de; evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı (koca)dan evin geçimini sağlaması için parasal katkıda bulunmasını talep edebilir.O halde, mahkemece; davacının geçimi için gerekli, davalı kocanın sosyal ve ekonomik durumuna uygun olacak şekilde TMK.nın 197/2 ve 196/1.maddeleri hükümleri gözetilerek; TMK'nın 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak; uygun bir miktarda davacı için nafakaya hükmedilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. 2) Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Davacı talebinin tümden reddine karar verilmiş olmasına rağmen, davayı vekille takip eden davalı yararına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9.maddesi gereğince, ücreti vekalete hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu, vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 08.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.