Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5743 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12828 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : UŞAK 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 16/04/2014NUMARASI : 2013/182-2014/250Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, davalı ile davacının boşandığını, davacının evden ayrılırken şahsi eşyalarının verilmediğini, 6 bilezik, küpe, yüzük, zincir, 8 yarım altın, gerdanlık ve çeyiz eşyalarının aynen, olmadığında 10.000 TL'nın, ıslah ile 25.000 TL nın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında, davacının altınları alarak evden ayrıldığını, kendi rızası ile evi terk ettiğini beyan etmiştir.Mahkemece; ev eşyalarının aynen, olmadığında 2.400 TL nın davalıdan tahsiline, ziynet eşyaları yönünden reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Dosya kapsamından, davacı ile davalının 2007 yılında evlendikleri 17.03.2010 tarihinde açılan boşanma dava tarihinden itibaren ayrı yaşadıkları, 22.02.2012 tarihli boşanma kararının 30.03.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Davacının tanıklarının beyanlarına göre, davacı ve davalının ayrıldıkları gün tartıştıkları, davalının davacının ailesine davacıyı alıp götürmelerini söylediğini, davacının üzerindeki kıyafetleri ile evden ayrıldığı, çantasını ve şahsi eşyalarını alamadığını, bir daha davacının eve dönmediğini, dava konusu altınların araba almak için satıldığını ifade etmişlerdir.Davada, eşler arasında ziynet eşyası ve çeyiz eşyası alacağı telep edilmektedir. TMK'nın 6.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.Davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise davacı kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayatın olağan akışına göre, ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir deyişle davalının zilyetlik ve korumasına verilmemesidir.Ayrıca, ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalar olduğundan, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilir. Davacı kadının, dava konusu ziynet eşyalarının evi terk ederken zorla elinden alındığını, götürülmesine engel olduğunu, evde kaldığını ispat etmek zorundadır. Bu doğrultuda dosyada dinlenen ve birbirini teyit eden tanık beyanlarına göre davacı kadının evi terk ettiği sırada davalı ile tartıştıklarını, davalının davacının ailesini çağırdığını, davacıyı alıp götürmelerini söylediğini, kayınvalidenin de evden hiçbir eşya ile müşterek çocuğu vermeyeceklerini söylemesi üzerine davacının üzerindeki kıyafeti ile evden ayrıldığını, bir daha eve dönmediğini, altınların davalı tarafından satılarak araba alındığını beyan etmeleri karşısında davacı kadının ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını ispatlamış olduğunun kabulü gerekir.Bu durumda, mahkemece; davacı kadına ait ziynet eşyalarının miktar ve değeri belirlendikten sonra taleple bağlı kalınmak koşulu ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.