MAHKEMESİ : ANKARA 7. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 09/10/2013NUMARASI : 2013/67-2013/1308 Taraflar arasında görülen ziynet alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların evli olduklarını, ancak 2012 Temmuz ayından bu yana ayrı yaşadıklarını, düğünde takılan altınları ve parayı davalının düğünden sonra bankada kasaya koyduğunu, başlangıçta kasanın tarafların her ikisi adına iken daha sonra davalının kasayı kendi adına açtırdığını, ayrılık sürecinde de yalnızca 3 bilezik ile paraların davacıya iade edildiğini, diğer altınların ise kasada kaldığını iddia ederek, altın bedeli olan 3.000 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının ziynet eşyalarının bir kısmı ile evlilik öncesine ait borçlarını ödediğini, kalan ziynet eşyalarını ise davacının evi terk etmesinin ardından, davacı ile birlikte kasanın bulunduğu bankaya giderek ona teslim ettiğini, müvekkilinin uhdesinde hiçbir ziynet eşyası kalmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davacı tarafın sunduğu deliller uyuşmazlık konusu vakanın ispatı yönünden yeterli olmadığından, davacı tarafa yemin deliline dayanıp, dayanmadığının sorulduğu, davalının da düğünde, nikahta takılan, banka kasasında saklanan altınların bir kısmını 13.07.2012 tarihinde davacıya iade ettiğini, bir kısmını bozdurup davacının YÖK borcunun ödendiğini, geri kalanını da 13.08.2012 tarihinde davacıya iade ettiğini şeklinde yemin ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Somut olayda ise; davacı tarafından düğünde takılan altınların davalı tarafından banka kasasına konulduğu ve 3 bilezik dışında davalının uhdesinde kaldığı iddia edilmiş, davalı koca ise; düğünde takılan altınların banka kasasına konulduğunu kabul etmiş, bir kısmının davacının düğünden önceki borçları için harcandığını, kalanının ise ayrıldıktan sonra davacıya teslim edildiğini savunmuştur. Bu durumda davalı koca altınların banka kasasına konulduğunu kabul ettiğinden ispat yükü yer değiştirmiştir. Artık altınların kasadan alınıp davacıya teslim edildiği hususu davalı tarafından ispat edilmelidir. Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile; ispat yükünün davacı kadında olduğu düşünülerek yemin delilinin hatırlatılması ve davalının yemin etmesi üzerine davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.