MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; ... kadrosunda ... olarak görev yapan davalının, kendi talebine istinaden, kadrosu devlet hastanesinde kalmak kaydı ile, ... Dalında yan dal uzmanlık eğitimi yapmak üzere görevlendirildiğini ve 17.10.2011 tarihinde devlet hastanesinden ayrıldığını, bu tarihten sonra davalıya hem kadrosunu bulunduğu devlet hastanesi hem de fiilen çalıştığı Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından mükerrer döner sermaye ödemesi yapıldığını belirterek, 2011 yılı kasım ayı ile 2012 yılı haziran ayları arasında yapılan 18.038,67 TL fazla ödemenin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın yersiz olduğunu, yapılan hatalı ödeme var ise bunun ancak idari dava açma süresinde istenebileceğini ve bu sürenin de geçmiş olduğunu, dava konusu idari işleme karşı idari yargıda açtığı iptal davasının halen derdest olduğunu, bu ödemelerin yapılması hakkında hiçbir talebi olmadığı için kendisine kusur izafe edilemeyeceğini, ayrıca eline geçen net ödeme miktarının talep edilen meblağdan daha az olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 18.038,67 TL nin 17.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, faiz talebi yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafa yapılan fazla ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak iadesi istemine ilişikindir.../..-2-Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan temerrüde düşürülmesi gerekir. BK'nun 101. (TBK 117. mad.) maddesine göre gecikme faizinin işlemesi için borçluya ihtarname gönderilmek suretiyle temerrüde düşürülmelidir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizinin işlemeyeceği açıktır.Somut olayda, davacı kurum tarafından dava konusu bedelin iadesi için davalıya gönderilen ihtarnamenin davalıya tebliğine ilişkin evrak dosya içerisinde bulunmamakla birlikte, davalının cevap dilekçesindeki beyanında, bedelin iadesi istemine ilişkin 12/11/2012 tarihli kurum yazısının kendisi tarafından 21/11/2012 tarihinde tebellüğ edildiği belirtilmiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname içeriğinde, fazla ödenen bedelin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde iade edilmesi istenmiştir. Buna göre, davalının temerrüte düşürüldüğü tarihin, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün sonrası hesaplanmak sureti ile 03/12/2012 tarihi olduğu açıktır. Buna göre, mahkemece, davacı kuruma iadesine karar verilen alacağın temerrüt tarihi olan 03/12/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davalının idareye yaptığı başvurunun reddi kararının kendisine tebliği tarihi olan 17.12.2012 tarihinden itibaren faize karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bunun yanında, mahkemece, davacının talep etmiş olduğu asıl alacak bakımından davanın tümüyle kabulüne karar verilmiş olup, istem ile karar arasındaki tek fark faizin başlangıç tarihine dayalıdır. Asıl alacağın feri niteliğinde olan faiz başlangıç tarihinin, davacının talebinden farklı olarak kabulü, davacın maddi hukuk bakımından isteminin (asıl alacağının) bir kısmının reddedildiği anlamına gelmez. Buna göre mahkemece, davanın (fazi yönünden) kısmen reddedildiği şeklindeki bir değerlendirme sonucu, kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan davalı lehinde vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklanan hususların düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının 1.bendinde yer alan "... 17.12.2012 ..." ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine "... 03.12.2012..." ifadesinin yazılması ve yine hüküm fıkrasının 6.bendinde yer yer alan ifadenin tamaman hüküm fıkrasından çıkartılması sureti ile hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.