MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların halen evli olduğunu, müvekkilinin evden ayrılmasına sebep olan son olayda davalı tarafça darp edildiğini, olayın akabinde müvekkilinin, ailesi tarafından önce hastaneye oradan da kendi evlerine götürüldüğünü, müvekkilinin düğün öncesi imzalanan mehir senedinde yazılı ziynet eşyaları dahil hiçbir eşyasını alamadan evden ayrıldığını belirterek, öncelikle müvekkilinin şahsi eşyaları ile ziynet eşyaları bedelinin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, mahkemece bedel iadesi kabul edilmediği takdirde eşyaların aynen müvekiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili aşamalarda sunmuş olduğu beyan dilekçesinde, onbeş parça eşyadan oluşan "kızın babasının yaptığı eşya mehir senedi" başlıklı belgedeki tüm eşyaları teslim aldıklarını, buna dair talepleri kalmadığını, on parça eşyadan oluşan "mehir senedi" başlıklı diğer belgedeki eşyalardan ise yalnızca onuncu sıradaki "elbise-ayakkabı-çanta-çamaşır" şeklinde yazılan eşyaları teslim aldıklarını, onun haricinde koltuk takımı, halı, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın, bulaşık makinesi, perdeler, 50 gr bilezik, küpe, yüzükten oluşan eşyalar yönünden taleplerinin devam ettiğini belirtmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının öncelikle eşyaların aynen iadesini, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin iadesini talep etmesi gerekirken, tam tersi şekilde talepte bulunduğunu, belirtilen mehir senetlerinin müvekkiline zorla imzalatıldığını ve bir geçerliliği bulunmadığını, ayrıca davacının evden ayrılırken kendisine ait tüm takıları götürdüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı aşamalardaki beyanında ise; davacının evden ayrıldığı gün, babasının davacıyı almaya eve geldiğini, bu sırada kendisinden altınları istediğini ve kendisinin de altınları davacının babasına teslim ettiğini, talep edilen beyaz eşyaların halen müşterek konutta olduğunu belirtmiştir.Mahkemece, "...toplanan deliller ve dosya kapsamından, davalı tarafından mehir senedinin zorla imzalattırıldığı iddiasının ispat edilemediği, dava konusu bir kısım eşyaların yargılama sırasında davacı tarafa teslim edildiği, diğer eşyaların ise davalının beyanlarında da belirttiği gibi davacı tarafa verildiği, ziynet eşyalarının ise davacının üzerinde götürdüğü..." gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne; -Dava dilekçesi ekinde kızın babasının yaptığı eşya mihir senedi yazılı belgede olan ve davacı tarafından teslim alınan eşyalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına,-Mehir senedinde belirtilen 50 gr bilezik ve yüzük yönünden talebin reddine,-Dava dilekçesi ekinde mihir senedi olan belgede belirtilen ve hükümde tek tek sayılan bir kısım eşyaların aynen, bu mümkün olmadığı takdirde 11.600 TL bedelinin dava tarihinden itibaren faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Temyize konu uyuşmazlık; mehir senedinde yazılı olan ziynet ve çeyiz eşyalarının bedelinin tahsili; mümkün olmaması halinde ise aynen iadesi istemine ilişkindir.Kural olarak, evlilik sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Kural olarak davacı, dava konusu ettiği ziynet eşyalarının varlığını ve evden ayrılırken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Ziynet eşyalarının kadın üzerinde taşınması doğal ise de evden fiziksel şiddete uğrayarak ayrılan bir kadının ziynet eşyalarını da üzerinde taşıması olağan olarak kabul edilemez. Somut olayda; davacı kadın, evden şiddet görerek ayrıldığını iddia etmiş ve dinlenen davacı tanıkları da, tarafların ayrıldığına sebep olan son olayda davacı kadının davalı tarafça darp edildiğini, babası tarafından evden alındığını ve hastaneye götürüldüğünü, evden sadece üzerindeki kıyafeti (geceliği) ile çıktığını, baba evine de o şekilde geldiğini, üzerinde hiçbir eşyası bulunmadığını belirterek, davacının bu iddiasını doğrulamıştır. Buna göre davacı taraf, ziynet eşyalarına ilişkin iddiasını ispat etmiş bulunmaktadır. Davacının beyanlarına karşılık davalı taraf ise, önce davacı kadının evden ayrılırken altınları yanında götürdüğünü beyan etmiş, sonraki beyanlarında ise, davacı kadının evden ayrıldığı gün babası ile birlikte eve geldiklerini ve davacının babasının altınları istemesi üzerine kendisinin altınları davacıya (ve babasına) teslim ettiğini belirtmiştir. Bu itibarla davalı taraf, bu altınların davacı kadına (ve babasına) teslim edildiği yönündeki iddiasını ispat etmekle yükümlü olup, davalı taraf, bu iddiasını tarafsız tanık beyanları veya diğer deliller ile ispat edememiştir.Buna göre, dosyadaki delil durumuna göre, davacının talep etmiş olduğu ziynet eşyaları yönünden (mehir senedinde yazılı bilezik, küpe, yüzük) davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ziynet eşyalarının kadının üzerinde götürüldüğü gerekçesi ile talebin reddine ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bunun yanında, HMK’nın 331. maddesinin birinci fıkrası; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” yasal ifadesini içermektedir. Anılan madde doğrultusunda davanın konusuz kalması halinde davanın açıldığı tarihte haksız olduğu tespit edilen taraf yargılama giderini ödemekle yükümlü olacaktır.Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre ise; ''Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.''Mahkemece, bir kısım eşyaların dava sırasında davalı tarafça davacıya iade edilmesi sebebi ile, bu eşyalar bakımından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, dava konusu eşyaların dava açıldıktan sonra davacıya teslim edildiği göz önüne alınarak, ilgili yasal düzenlemeler uyarınca, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu eşyaların bedeli üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde;Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinin 1. fıkrasında (HUMK.74 m.) “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü yer almaktadır.Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hâkim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez.Eldeki davada, davacının talebi, dava konusu ziynet ve çeyiz eşyalarının öncelikle bedelinin tahsili, bu talep uygun görülmemesi halinde eşyaların aynen iadesi istemine ilişkin olduğu halde, mahkemece davacının talebinden farklı şekilde öncelikle eşyaların aynen, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin iadesine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.