Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5616 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 3696 - Esas Yıl 2013





Davacı ... ile davalı ... Birlik aralarındaki alacak davasına dair ....... Asliye ... Mahkemesinden verilen .....06.2011 günlü ve 2011/183 E.-2011/296 K.sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 27.09.2012 günlü ve 2012/14767 E.- 2012/20088 K.sayılı ilama karşı davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde, davalının müvekkiline ... ili .... ilçesi .... Köyü ....mevkii ... pafta 147 parsel üzerinde kain olduğunu bildirdiği taşınmazı satmayı taahhüt ettiğini, müvekkilinin bu taşınmazı kararlaştırılan alım satım bedeli olan 550.000 ....... davalıya ödediğini, ancak ödeme tarihinden bu yana alım satıma konu taşınmazın müvekkiline resmi şekilde devredilmediğini, gayrimenkulün alım satımına yönelik tüm anlaşmalar resmi şekilde ..... Müdürlüğü huzurunda yahut satış vadi sözleşmesi şeklinde Noter huzurunda yapılması gerektiğini, bu şekilde yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğunu ve tarafların birbirinden aldıklarını iadeye mecbur olduklarını beyan ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutarak şimdilik ....637 Euro'nun yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davada harici satış nedeni ile ödenen satış bedelinin iadesinin talep edildiği, olayda BK.m. 125 gereğince ... yıllık zamanaşımının geçerli bulunduğu, harici satıştan kaynaklanan ödemenin1995 yılında yapıldığı, davada zamanaşımının da 2005 yılında dolduğu, ayrıca taşınmazın zilyetliğinin devrinin de sözkonusu olmadığı gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.Verilen bu kararın temyizi üzerine Dairemizin 27.09.2012 tarih ve 14767–20088 sayılı kararı ile onanmış, davalı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur."818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 114.maddesinde aynen;" borcun tecdidi akitten vazıh surette anlaşılmak lazımdır.Hususiyle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak veya yeni bir alacak senedi veya yeni bir kefaletname imza etmek, tecdidi tazammun etmez. Bununla beraber, bu hükmün aksine dair akdolunan mukaveleler muteberdir" hükmü yer almaktadır. HGK'nun 30.03.2005 tarih 2005/188 E, 2005/204 K, sayılı kararında açıklandığı üzere; En basit anlamıyla yenileme (tecdit); "Yeni bir borcun ihdası suretiyle eski bir borcun ıskatıdır. Alacaklının kendisine yapılması lazım gelen bir eda yerine borçluya karşı yeni bir alacak elde etmesi; borçlunun da edayı yerine getirmeksizin alacaklıya karşı yeni bir borç taahhüt etmek suretiyle borcundan kurtulmasıdır. Alacağın eskisi yerine kaim olmasıdır. Tecditte borçlu kendisi borçlu kalır ancak borcu eski borç ilişkisine değil yenisine taalluk eder. Yeni alacağın eskisi yerine kaim olması önemli iki sonuç doğrur. Birisi, eski alacağı sakatlayan fesat sebeplerinin ve işbu alacağa karşı ileri sürülebilen def'ilerin yeni alacağa tesir etmemesi, diğeri de eski alacağa ilişkin teminatların eski alacakla birlikte sakıt olmasıdır. 114/II maddesinde (İBK 116/II) yer alan karineye göre bir tecdit iddiasında olan kimse tarafların bu husustaki anlaşmasını (animus novandi=Tecdit kastı) ispat ile mükelleftir. Kural olarak açık bir anlaşma olmaksızın salt yeni bir senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmemektedir. Ancak, alacaklının eski senedi iadesi veya iade iradesini ortaya koyması veyahut da eski borç için ödeme makbuzu düzenlemesi, zımni tecdidi gösterir. Yenilemenin (tecididin) varlığını kabul için; yeni bir alacak olmalı ve yenilemenin ıskat etmesi lazım gelen eski bir alacak da mevcut olmalıdır. Tecdit daima, aslında, akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmaz. Alacaklı ya da borçlunun değişmesi olanaklıdır. Her iki halde de tecdit alacağın temliki ve borcun naklinden ayrılır. Zira, eski alacak sükut etmiş yerine başka bir borçluya karşı veya diğer bir alacaklı lehine bulunan ve çoğunlukla mücerret olan yeni bir alacak kaim olmuştur" şeklinde açıklanmaktadır (......... ..., 1983 sh. 653-660).Kısacası yenileme (tecdit) ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır. Objektif yani konuda değişiklik ya da subjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur (......., ..., 1976, sh.1183 vd).Dava konusu olayda, davalı tarafın, ........2006 tarihli mektubundaki “borcun 30.....2007 tarihinde ödeneceğine ilişkin” beyanı, yukarıda açıklanan ... Genel Kurulu kararı karşısında borcun yenilendiği anlamını taşımaktadır. Borcun yenilendiği 30.....2007 tarihi itibariyle de yeni bir zamanaşımı süresi başlayacağından, artık somut olayda zamanaşımının dolduğunun kabulü mümkün değildir.Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, yapılacak yargılama neticesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Açıklanan bu nedenlerle; kararın bozulması gerekirken, Dairemizce zuhulen onanmıştır.Bu itibarla yukarıda belirtilen gerekçeye binaen karar düzeltme talebinin kabulü ile, Dairemizin 27.....2012.2012 günlü ve 2012/14767 E.-2012/20088 K.sayılı ONAMA kararının kaldırılmasına ve ....Asliye ... Mahkemesinden verilen ....06.2011 günlü ve 2011/183 -2011/296 sayılı hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 26.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.