MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/02/2014NUMARASI : 2013/37-2014/113Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; davalının davacı şirketin ortağı olan diş hekimine diş tedavisi yaptırdığını, toplam tedavi bedelinin 3.030.00.- TL olduğunu, davalının bu bedelin 500.00.- TL'sını ödediğini, kalan 2.530.00.- TL borcu ödemediğini; alacağın tahsili için girişilen takibe davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; davalının, diş hekiminin sekreterine 20/03/2012 tarihinde 1.000.00.- TL ödeme yaptığını, kartvizitin arkasına yazıldığını; işin ise, ayıplı ve eksik yapıldığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 2.485.74.- TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık , TBK'nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda, davalı iş-eser sahibi; davacı ise yüklenicidir.Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir.Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden, sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır.Buna göre, yüklenici diş hekimi; hastası olan davalının, zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmişse; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almışsa, uygun tedaviyi belirleyip uygulamışsa, uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davalıyı aydınlatıp uyarmış ve davalının bu hususta rızasını almışsa, eserini, iş sahibi davalının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmişse ücrete hak kazanır.Somut olayda; davacı yan, davalının, eser bedeli olan 3.030.00.- TL'nin sadece 500.00.- TL'lik bölümünü ödediğini iddia ederken; davalı yan, eserin ayıplı ve eksik yapıldığını, diş hekiminin sekreterine de 1.000.00.- TL ödeme yapıldığını, bunun hesaba katılmadığını savunmaktadır. Dosyada yeralan ve diş hekimi bilirkişi tarafından hazırlanan ilk bilirkişi raporunda; hekimin tedavinin 7/8 ini tamamladığı belirtilmiş, tarafların itirazları üzerine alınan ikinci bilirkişi raporunda ise; başka bir diş hekimi bilirkişi tarafından, hekimin yaptığı tedaviye göre alabileceği ücretin 2.985.74.- TL olduğu belirtilmiş, davalı yan bilirkişi raporuna itiraz etmiş, mahkemece; ikinci bilirkişi raporu benimsenerek hüküm oluşturulmuştur.Mahkemece; benimsenerek hükme dayanak alınan sonraki bilirkişi raporu ile daha önce alınan bilirkişi raporunun çeliştiği, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.HUMK'nun 275. ve devamı maddelerinde; "bilirkişilik" müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de, işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK.nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.Aynı ilkeler, 6100 sayılı HMK'nın beşinci bölümünde "Bilirkişi İncelemesi" başlığı altında ve 266-287.maddeleri arasında düzenlenmiştir.Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nın 297/2.maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi bulunmaktadır.Mahkemece, davalı yanın cevap dilekçesi ile ve yargılama boyunca dile getirdiği diş hekiminin sekreterine 1.000.00.- TL ödeme yapıldığı, bunun kartvizitin arkasına yazıldığı savunması değerlendirilmeksizin hüküm oluşturulması, HMK'nın 297/2.maddesine aykırı bulunmuştur.Bu durumda, mahkemece; konunun uzmanı öğretim üyelerinden oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan tedavi süreci, öncesi ve sonrasına dair tüm belgelerin incelettirilmesi; davacı diş hekiminin, davalı iş sahibinin uygulanan işlemden zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirip getirmediği; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde alıp almadığı, uygun tedaviyi belirleyip belirlemediği, davalının beklediği amaca uygun olarak işi teslim edip etmediği, davalıya taahhüt edilen sonucun gerçekleşip gerçekleşmediği; davacının gerçekleştirdiği tüm tedavinin, toplam bedelinin belirlenmesi noktalarında uygulamayı ve somut olayı tam olarak yansıtan, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli, alınan iki rapordaki çelişkileri giderecek ve itirazları da karşılayacak biçimde rapor alınarak; varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile birbiriyle çelişen raporlardan ikincisine dayanılarak, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Davalı yanın, davacının sekreterine 1.000.00.- TL ödeme yapıldığına dair savunmasının da taraf delilleri değerlendirilerek aydınlatılması gerekir iken; bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin, bu savunmanın gözardı edilmesi de doğru bulunmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.