MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, davalıya ait (tapusuz) taşınmazları tarla satış senedi ile (03.08.1996 tarihinde) satın aldığını; satış bedeli olan 500 TL'yi peşin olarak ödediğini, zilyetliğini devraldığını; ancak, taşınmazların devrinin (Kadastrodan sonra) yapılmadığını, parasının da iade edilmediğini; ödediği bedelin (500 TL'nin), Kadastro Mahkemesinde sonuçlanan davanın karar tarihindeki taşınmaz değeri ve paranın ulaştığı değer tespit edilerek; sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet ilkesi gereği, faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; yetkisizlik itirazında bulunmuş; taşınmazları sattığını, Kadastroda tespit gören 66 Parsel sayılı taşınmazın Orman sayıldığını; 69 Parsel sayılı taşınmazın da 1996 yılındaki satış senedinde bedeli 500 TL geçiyorsa da, aslında 60 TL aldığını; zira, o tarihte 500 TL'nin çok büyük para olduğunu savunup; davanın reddini istemiştir.Bilirkişi raporu doğrultusunda, ıslah dilekçesi verilerek, müddeabih ....895,70 TL'ye çıkartılmıştır.Mahkemece; “davalının başlangıçta kendi zilyetliğindeki tapusuz taşınmazı davacıya sattığı ve fiilen devdettiği, taşınmazın o tarihten beri davacı tarafından ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığı, davalanın ise sözleşme bedelini aldığı, daha sonra taşınmazların kadastro çalışmaları sonucu taşınmazların bir kısmının orman vasfı ile hazine adına tescil gördüğü, bir kısmının ise davalı başka sahıslar adına tesbit gördüğü, bu sebeple devrinin gerçekleştirilemediği, davacının bu sebeple ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince davalıdan alınarak verilmesini talep ettiği, sözleşmeye konu olan yerleri fiilen kullanması, ekip biçmesi sebebiyle davacının da mal varlığında bir artış olduğu, alınan ziraatçi bilirkişi raporuna göre bu miktarın hesap bilirkişisince denkleştirici adalet ilkesi gereğince bulduğu miktarın altında kaldığı, davacının taşınmazları ekip biçmek suretiyle elde ettiği menfaat miktarının 3723,50 TL olduğu, buna karşılık davacının ödediği bedelin ulaştığı miktarın ise ....895,70 TL olduğu, bu miktardan davacının ekip biçmek suretiyle elde ettiği menfaat miktarının düşülmesi gerektiği, bu durumda davacının zararının ....172,... TL olacağı ve bu alacağın davalı tarafça davacıya ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir, gerekçesiyle” davanın kısmen kabulü ile; toplam ....172,... TL alacağın ....400,00 TL'lik kısmının dava tarihinden itibaren, ....722,00 TL'lik kısmının ıslah tarihi olan 31.....2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmının reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının, dava konusu taşınmaz için 03.08.1996 tarihinde ödemiş olduğu 500 TL bedelin dava tarihindeki ulaştığı miktar, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanırken; sadece, USD, Altın, TÜFE ve TEFE değerlerindeki artışlar dikkate alınmıştır. Oysa, ...'ın yerleşmiş uygulamalarına göre, bu etkenler yeterli olmayıp, bunların yanı sıra çeşitli ekonomik etkenlerin (memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, asgari ücretteki artışlar v.s.)'de hesaplamaya dahil edilerek, ortalamaları alınmak suretiyle, paranın ulaşacağı alım gücü bulunmalıdır. Bunun yanında, taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri de tespit ettirilip, hükmedilecek tazminatta gözetilmelidir. Zira, geri verme borcunun kapsamı, borçlunun (zenginleşenin) durumunu ağırlaştırıyorsa, hakim bunu hakkaniyete uygun bir ölçüye indirebilecektir.Bununla birlikte, davacı, taşınmazı başlangıçta iyiniyetli olarak satın alıp, zilyetliğini de devraldığından; taşınmazları ekip biçmek suretiyle elde ettiği menfaatin, hesaplanan tazminat miktarından düşülmesi ise TMK'nun 993.maddesine aykırı olup, doğru değildir. Kaldı ki, davacı ödediği para kendisine iade edilinceye kadar sözkonusu taşınmazı elinde tutma hakkına (hapis hakkına) sahiptir.Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.