Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5513 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20660 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ERDEMLİ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/07/2013NUMARASI : 2009/225-2013/365Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; aralarındaki ortaklık sözleşmesi gereğince davalının inşa ettiği taşınmazlardan müvekkiline teslim etmesi gereken 1 dükkan ve 1 daireyi teslimden kaçındığını, bunun üzerine davalı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtıklarını, yargılama sonunda davaya konu taşınmazların müvekkili adına tesciline karar verildiği, tescilin ardından davalıya ihtarname göndererek ifanın gecikmesi nedeniyle gecikme tazminatı, davaya konu dükkan ve dairenin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan kâr kaybı ve geç teslim nedeniyle taşınmazlarda meydana gelen yıpranma bedellerine dair zararlarının tazminini talep ettiklerini, ihtarın sonuçsuz kalması üzerine Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/15 D.İş sayılı dosyasıyla geç teslimden doğan zararların belirlenmesi için tespit yaptırdıklarını, bilirkişilerce dairenin ecrimisil getirisinin 10.697,53 TL, dükkanın ecrimisil getirisinin 8.231,04 TL; yıpranma paylarının ise 8.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, toplam zararlarının 26.928,57 TL olarak belirlendiğini, kendilerinin ecrimisil değil, geç teslim nedeniyle uğranılan zararın tazminini ve yıpranma nedeniyle zararın tazminini talep ettiklerini belirterek; toplam zararlarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; harca esas değeri 26.928,57 TL olarak göstermiştir. Davacı vekili yargılama sırasında verdiği 04.03.2011 tarihli beyan dilekçesinde; davalarının ecrimisil davası olmadığını, davalıdan tazminat talep ettiklerini beyan etmiş, 13.11.2012 tarihli ıslah dilekçesinde 7 nolu mesken için ecrimisil taleplerini 11.597,80 TL'ye, 21 nolu dükkan için ecrimisil taleplerini 9.940,80 TL'ye yükseltiklerini beyan etmiş; 20.06.2013 tarihli ıslah dilekçesi hakkındaki beyan dilekçesinde gayrimenkullerinin hor kullanıldığını, kasten zarar verilerek yıpratıldığını, bu nedenle ecrimisil dışında ayrıca yıpranma bedeli de talep ettiklerini beyan etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; dava dışı arsa malikleriyle kat karşılığı inşaat yapmak üzere sözleşme imzaladığını, davacının da inşaatın yapımına katkıda bulunarak kendisiyle ortak olmak istediğini ancak üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, mahkeme kararıyla davaya konu 7 ve 21 nolu bağımsız bölümlerin davacı adına tesciline karar verildiğini, davaya konu dükkanı ve daireyi hiç kullanmadığını, dükkanın halen boş olduğunu, bu nedenle davacının dükkan için yıpranma bedeli talep etmesinin yersiz olduğunu, dairenin ise inşaat aşamasında 3.kişiye satıldığını, 3.kişinin daireyi kullandığını, tapunun verilmemesi üzerine daireyi iade ederek parasını geri aldığını, dolayısıyla daireyi de kendisinin kullanmadığını, kullanmadığı daire için kendisinden gecikme cezası ve yıpranma tazminatı talep edilmesinin yersiz olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; davacının, yükleniciyle arsa sahipleri arasında imzalanmış kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğini taşımadığı, davacının yasadan kaynaklanan kira kaybı talep etme hakkı bulunmadığı, sözleşmede paylaşımın belirlenen tarihte yapılmaması halinde kira kaybı hakkı doğacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, davacının davasının herhangi bir hukuki dayanağının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyada kapsamından; taraflar arasında 18.02.1993 tarihli ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre yapılacak inşaattan davalının hissesine düşecek daire ve dükkanların paylaşılacağının kararlaştırıldığı, inşaatın bitiminden sonra davalının 11 daire ve 3 dükkanın tapusunu aldığı, davacıya da 1 daire verdiği, bunun üzerine davacının davalı aleyhine 20.08.1996 tarihinde Ortaklığın Feshi, Tapu İptal ve Tescil ve İstirdat davası açtığı, ortaklık sözleşmesi gereğince davalının kendisine 1 adet dükkan ve 1 daire daha vermesi gerektiğini ileri sürdüğü, mahkemece, taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davacının adi ortaklık sözleşmesinin kendisine yüklediği tüm edimleri yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulü cihetine gidildiği, arsa sahibi olan S. B..adına tapuda kayıtlı olan 21 nolu dükkan ve 7 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacı Yusuf Kaya adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 31.03.2008 tarihinde kesinleştiği, davacının eldeki davayı 12.06.2009 günü açtığı, yargılamada davacı Yusuf Kaya'yı vasisi F.. K..'nın temsil ettiği, yargılama sırasında davacı Yusuf Kaya'nın (02.11.2011 tatihinde) öldüğü, geride mirasçı olarak, eşi Kafiye ile çocukları; İbrahim, Fatma, Behriye, Döne, Günseli, Resul A...ın kaldığı anlaşılmıştır.HMK.'nın 31.maddesinde hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiştir. Buna göre, hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Belirtilen bu yasal düzenleme uyarınca, maddi olayı açıklamak tarafların hukuki nitelendirmeyi yapmak ve olaya uygulanacak maddeleri tespit ederek uygulamak hakimin görevidir.Davanın aydınlatılması araçlarından en önemlisi tarafların dinlenmesidir. Tarafların dinlenmesi isticvaptan farklı olarak, ispata yönelik değil; davada açık olmayan, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili olan hususların ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Buna göre hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Zira; davanın temelini oluşturan vakıalar ve bu vakıalara dayanarak talep edilen netice açık olursa hakim, doğru bir karar verebilir. Vakıalar açık değilse çelişkili ise veya tarafların dilekçeleri ve beyanları açık değilse, hakim bunları ilgili taraflara sorarak açıklattırmalıdır. Hakimin aydınlatacağı belirsizlik, vakıalara ilişkin olabileceği gibi talep sonucuyla da ilgili olabilir. Bu durumda hakim, tam olarak neyin talep edildiğini taraflara sormalıdır. Somut olayda; davacı taraf adi ortaklık sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunmuştur. Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalının edimini zamanında yerine getirmediği, davacının taşınmazlarına dava yoluyla kavuştuğu tartışmasızdır. Ancak davacı tarafın eldeki davadaki talebinin tam olarak ne olduğu dava dilekçesi ile beyan ve ıslah dilekçelerinden anlaşılamamaktadır. Zira davacı taraf dava dilekçesinde geç teslimden doğan gecikme tazminatı ve yıpranma payı talep etmişken, ıslah dilekçesinde; ecrimisil taleplerini ıslah ettiklerini beyan etmiş, ıslah dilekçesi hakkındaki beyan dilekçesinde ise ecrimisilin normal kullanım nedeniyle oluşan yıpranmayı içerdiğini, fakat davaya konu taşınmazların kasten hor kullanılması nedeniyle ecrimisil ile birlikte ayrıca yıpranma bedellerini de talep ettiklerini açıklamışlardır. Mahkemece dava; geç teslimden dolayı kira kaybının tazmini olarak nitelendirilerek, bu yönde değerlendirme yapılmış ve yazılı şekilde karar verilmiştir.Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafa, taleplerinin ne olduğu tam olarak açıklatılıp, bu doğrultuda toplanacak deliller değerlendirilip, tartışılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Diğer taraftan, davacı Yusuf Kaya yargılama sırasında ölmüş ve geride kalan mirasçılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirmelerine rağmen karar başlığında davacı olarak yalnızca F.. K..'nın gösterilmesi de doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.