Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4927 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2264 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar ile davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakk saklı tutulmak suretiyle,... parseldeki fabrika ve müştemilatın murise ait olduğunun tespiti, murise ait çır çır makinelerinin davalı tarafından satılması nedeniyle davacıların miras paylarına isabet etmesi gereken toplam 16.000 TL tazminat ve 10.000 TL faiz ile fabrika binasının ve arazisinin davalı tarafından 01.01.1996 tarihinden itibaren kiraya verilmesi nedeniyle davacıların miras paylarına isabet eden toplam 3.000 TL kira bedeli ile 8.000 TL faizin tahsili talep edilmiştir. Davacılardan ... ve ... vekili davasını 18.10.2011 tarihinde, davacılar ... vekili ise davasını 23.11.2011 tarihinde ıslah etmiştir.Davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davacı ... tarafından açılan davanın HMK 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, çırçır makinelerinin satışı nedeniyle tazminat talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine, fabrika binasının ve müştemilatın murise ait olduğunun tespitine, ecrimisil talebinin ise kabulü cihetine gidilmiş hüküm davacılar ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacılar vekilinin tüm, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Bilindiği gibi, HUMK.nun 87.maddesinin son cümlesindeki “müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez” hükmünü Anayasa Mahkemesi Resmi Gazetenin 04.11.2000 tarihli nüshasında yayınlanan 20.07.1999 tarih 1999/1 E.-1999/33 K.sayılı kararı ile dava açıldıktan sonra davacının müddeabihi “ıslah” yoluyla artırılmasını önleyen bu kural, bir hakkın elde edilmesini zorlaştırdığından ve davacıyı ikinci kez dava açmaya zorladığından Anayasanın Hukuk Devleti ilkesine ve hak arama özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle Anayasaya aykırı bulduğundan iptal etmiştir. Bundan böyle davacı, dava dilekçesinde gösterdiği müddeabihini (davalı muvafakat etmese bile) aynı dava içinde ıslah yolu ile artırabilecektir. Bu düzenleme, davacının ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını ek bir dava ile istemesine engel olmayacaktır. Dava, kısmi dava niteliğindedir. Alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, şimdilik belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Ancak alacaklının böyle bir kısmi dava açması halinde de, alacağın tümü için açılan davalarda olduğu gibi talep edilebilecek alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi zorunludur. Somut olayda, dava dilekçesinde muhdesatın tespiti, ecrimisil ve tazminat olmak üzere üç ayrı talepte bulunulmuştur ve talep edilen alacak miktarları her bir alacak için ayrı ayrı belirtilmiştir. Ancak, davacılar .... vekili 23.11.2011 tarihli ıslah dilekçesinde dava dilekçesinde belirtilen alacak kalemlerinden hangisini, ne kadar oranda ıslah ettiğini açıklamadan asıl alacak talebini 112.701 TL'ye faiz talebini ise 12734 TL'ye yükseltmiştir. Yapılan bu ıslah ile, talep edilen alacak miktarları tam ve kesin olarak belirlenmemiştir. O halde mahkemece, ıslah edilen alacak kalemleri, tam ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenip, bundan sonra taleple bağlı kalınmak suretiyle alacağın dava konusu yapılan bölümü ile ilgili hüküm kurulması gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.