MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde, davacı ile davalının şirket kurma hususunda anlaştıklarını, davacının kurulacak olan şirkete sermaye bulabilmek amacıyla dairesini 18.11.2005 tarihinde 110.000 TL'ye sattığını, aynı gün 90.000 TL'sini davalıya elden verdiğini ayrıca davalının ... İş Merkezinde bulunan iş yeri için 20.000 TL masraf yaptığını belirterek,davacıya ödediği 90000 TL ile mağaza için yaptığı masraflar olmak üzere toplam 110.000 TL'nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı;davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davacı ve davalının şirket kurma hususunda anlaştıklarını, davacının 18.11.2005 tarihinde dairesini satarak aynı gün davalının banka hesabına 55.000 TL yatırdığını, 55000 TL'nin davalının hesabına davacı tarafından yatırıldığının ispat edildiği belirtilerek davanın kısmen kabulü ile 55.000 TL'nin davalıdan tahsiline, fazla taleplerin ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve daval?? tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı ve davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). Bu nedenle ispat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişkinin değeri itibarıyla iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Somut olayda; 18.11.2005 tarihinde davacının dairesinin satıldığı aynı gün davalı ...'un hesabına 55.000 TL'nin yatırıldığı dosya kapsamıyla sabittir. Davacı vekili, bu paranın davacı tarafından davalıya verildiğini iddia etmektedir. Davalının hesabına para yatırılan banka şubesinden gelen yazı cevabında ise paranın davalı ... tarafından yatırıldığı belirtilmiştir. Bu durumda, davalının hesabına yatırılan paranın davacıya ait olduğu yönündeki iddianın ispat yükü davacı tarafta olup, davacı taraf iddiasını miktar itibariyle HMK.'nun 200.maddesi (HUMK'un 288-290 md.) gereğince yazılı belge ile ispat etmesi gerekli olup, davacı iddiasını ispat etmek amacıyla anılan madde hükmüne uygun delil, belge hatta yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge dahi ibraz etmediği gibi 14.10.2009 tarihli celsede de davalı tarafa yemin teklif etmeyeceklerini belirtmiştir. Hal böyle olunca 55.000 TL alacak yönünden de davanın ispat edilememesi nedeniyle bu alacak yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, belirtilen şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Bundan ayrı olarak davacı ortak işletecekleri ....İş Merkezinde bulunan mağaza için yaptığı masrafları da talep etmiştir. Davacı yaptığı masrafların ispatı için tanık dinletmiş ve bir takım faturalar ibraz etmiştir. Mahkemece gerekçeli kararda bu masraflar tartışılmadığı gibi, davacı tanıklarının beyanları, yapılan masraflara ilişkin sunulan faturalar değerlendirilmeden ve sunulan delillere itibar edilmeme sebebi karar yerinde tartışılmadan eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece; davacının mağaza için yaptığı masraflar karar yerinde tartışılarak, sunulan deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.