MAHKEMESİ : ADANA 4. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 27/11/2013NUMARASI : 2013/327-2013/959Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının Adana 4. Aile Mahkemesinin 2005/1267 E. 2006/78 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, müşterek çocuk Hayat'ın velayetinin davalıya verildiğini, müşterek çocuk ve davalı lehine ayrı ayrı 200 TL iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, müvekkilinin .. 'da .. olarak çalıştığını, brüt 2.300 TL maaş aldığını, maaştan eline 1.500 TL kaldığını, davalının babasından dolayı 650-700 TL civarında dul ve yetim aylığı aldığını, davalının kendine ait bir adet dairesi ve arabası olduğunu, davalının yoksulluğunun bulunmadığını, müvekkilinin kızı için ödediği iştirak nafakasının da yüksek olduğunu ileri sürerek, davalı için hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, olmadığı takdirde 100 TL'ye indirilmesine, iştirak nafakasınında kaldırılmasını, olmadığı takdirde 150 TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili davanın haksız olduğunu belirterek reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, müşterek çocuk yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve reddedilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden temyiz edilmiştir.TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları).Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.Somut olayda; tarafların Adana 4.Aile Mahkemesi'nin 20.03.2006 tarihinde kesinleşen ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, işi ve geliri olmadığı gerekçesiyle davalı kadın lehine aylık 200 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk lehine de aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, boşanma sonrasında davalının 2006 yılı Nisan ayından itibaren ölen babasından dolayı maaş aldığı, en son aldığı maaşın 894,48 TL olduğu sabittir.Taraflar hakkında yaptırılan sosyal-ekonomik durum araştırmasında; davacının işletme uzmanı olarak çalıştığı, aylık brüt 2.300 TL geliri olduğu, 500 TL karşılığında kirada oturduğu, davalının ise çalışmadığı, kendisine ait evde çocuğu ile birlikte kaldığının tespit edildiği görülmüştür.Nafaka alacaklısı kadının aldığı maaşın; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının ölen babasından dolayı aldığı maaş nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı kabul edilerek, nafakanın (çoğun içinde azı da vardır ilkesi gereğince) TMK'nın 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır. Bu nedenle; mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde yoksulluk nafakasının tümden kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Bundan ayrı, mahkemece, müşterek çocuk yönünden açılan davanın reddine karar verilmesine rağmen, kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.