MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/06/2014NUMARASI : 2010/404-2014/378Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 24.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av.A.. G.. geldi. Karşı taraf davalılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan davacı vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili davacının murisi ile, davalıların murisi arasında minibüs işletilmesi konusunda adi ortaklık yapıldığını; önceleri bir sıkıntı yok iken, sonradan taraf murislerinin ölmesi sonucu, davalıların, ortaklığın varlığını inkar edip, 11.03.2009 tarihinden itibaren kazanç paylarını ödememeye başladıklarını ileri sürerek; taraflar arasındaki 77 M 165 plakalı minibüs ve bu minibüse ait hat üzerinde adi ortaklıklarının bulunduğunun tespiti ile, minibüs ve hattın 1/2 payının rayiç değerinin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı taraf dilekçesinde; taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, çok eskiye dayanan olaylar hakkında 34 yıl sonra 2009 yılında bir ortaklığın varlığının iddia edilmesinin akla ve mantığa uymayacağını, iddialara ilişkin hiçbir kayıt ve belgenin bulunmadığını, buna göre iddiaların uydurma olduğunu ve davanın zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın ispat edilemediği, böylelikle de taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulmadığı gerekçesi ile; davanın redine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Her ne kadar, davacı taraf; yargılama sırasında dosyaya sunduğu ıslah dilekçesi ile, adi ortaklığın, davacının murisi ile, davalıların murisinin eşi Gülbahar arasında olduğunu beyan etseler de; davacı tarafından ıslah harcının yatırılmadığı, dolayısıyla da ortada geçerli bir ıslahın bulunmadığı kabul edilerek, davacının dava dilekçesinde bildirdiği iddiaları ile bağlı bulunup, bu iddialarını ispat etmesi gerekecektir. Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de; inkarı halinde, bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin, bu ortaklığı, uygulanması gerekli HUMK'nun 287-288 ve 290 maddeleri (HMK madde 200) gereğince ispatı gerekir.Medeni Kanun madde 6 gereğince, "Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür."Somut olayda; davalı taraf, davacı ile aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre; ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.Davacı, adi ortaklığın varlığının ispatına yönelik olarak, yargılama sırasında tanıklarını dinletmiş, davacı tanıkları, adi ortaklığın varlığına ilişkin birbirini teyit eden beyanlarda bulunmuşlardır. Bu durumda, mahkeme yapılacak iş; davacı tanıklarının beyanları yeniden değerlendirilip, yeterli görülmemesi durumunda da davacının dilekçesinde "yemin " deliline dayandığının anlaşılması karşısında; davacı tarafa, davalıya yönelik olarak yemin teklif etme hakkının bulunduğunun hatırlatılması olmalıdır. Hal böyle olunca, öncelikle, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığının, yukarıda açıklanan ilkeler gereği araştırılıp saptanması gerekmektedir. Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması durumunda ise, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanunu'nun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.