Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4791 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4951 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde;davalı şirketin 11.07.2013 tarihinde düzenlediği fatura ile davacıya 2.233,6 TL elektrik borcu tahakkuk ettirdiğini,davacının elektrik kesintisine maruz kalmamak için ilgili fatura bedelini 17.07.2013 tarihinde ödemek durumunda kaldığını,ancak davacı şirketin davalı ile 11.02.2013 tarihinde elektrik abonelik sözleşmesi imzaladığını,bu nedenle de davacı şirketin bu tarihten sonraki elektrik kullanım bedellerinden sorumlu olması gerekirken,12.01.2012 -11.02.2013 tarihleri arasındaki elektrik kullanım bedellerini davacıya fatura ettiğini,ilgili faturanın ilk okuma tarihinin 12.01.2013 olup son okuma tarihinin ise 11.02.2013 olduğunu,davacı şirketin ise son okuma tarihi olan 11.02.2013 tarihinde ilk kez sözleşme yaptığını belirterek,davacının haksız olarak ödemek durumunda kaldığı 2.233,6 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;davacıya yaptıkları çevre araştırması ve mal sahibinin beyanları doğrultusunda tükettiği enerji bedelinin fatura edildiğini,davacının söz konusu bu fatura bedelini ihtirazı kayıt ileri sürmeden ödediğinden istirdat talebinde bulunamayacağını savunarak,davanın reddini istemiştir.Mahkemece;davanın kabulü ile;2.233,6 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş,hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Kural olarak abonelik sözleşmelerinde kullanılan elektrik tüketiminden abone ile birlikte fiili kullanıcı da sorumludur. Abonelik sözleşmesi bulunmayan yerlerde kullanılan kaçak elektrik bedelinden ise, ancak kaçak kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler sorumludur. alarında davalı olma sıfatı, alacağın borçlusuna, haksız fiillerde zarar sorumlularına aittir. Borçlu veya zarar sorumluları dışında üçüncü bir kişiye karşı dava açılması durumunda davanın sıfat yokluğu, bir başka deyişle husumet yönünden reddine karar verilmesi zorunludur.Somut olaya gelince;davacının davalı ... şirketi ile 11.02.2013 tarihli elektrik abonelik sözleşmesini yaptığı taraflar arasında ihtilafsızdır.Dosyada mevcut kira sözleşmesi incelendiğinde ise davacının kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 10.01.2013 tarihi olduğu,davacıya davalı tarafından ilk okuma tarihi 12.01.2012 son okuma tarihi 11.02.2013 olan 11.07.2013 tarihli 2.233,60 TL'lik elektrik faturasının tahakkuk ettirildiği,davacı tarafından 11.02.2013 tarihinde davalı ile abonelik sözleşmesinin yapıldığı ve bu nedenle bu tarihten sonraki kullanımlardan sorumlu olabileceği gerekçe gösterilerek tarafına tahakkuk ettirilen 2.233,60 TL'lik fatura bedelinden sorumlu olmadığı gerekçesiyle iş bu davanın açıldığı sabittir.Mahkemece her ne kadar alınan bilirkişi raporu da hükme esas alınmak suretiyle davacının davaya konu 11.07.2013 tarihli faturada son endeks okuma tarihinin 11.02.2013 tarihi öncesi tüketimi fiili olarak yapmadığı anlaşıldığından bahisle davacının ilgili 2.333,60 TL'lik fatura bedelinden sorumlu olmaması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de;davacının kiracı olarak söz konusu işyerine girdiği 10.01.2013 tarihine göre bu tarihten sonrası için davacı tarafından yapılan tüketim bedelinin tespiti ile davacının alacak talebi yönünden bu kısım sonrası için talebin reddi,öncesi için ise talebin kabulü gerektiği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca mahkemece;alanında uzman bilirkişi marifetiyle davacının kiracı olarak ilgili işyerine girdiği 10.01.2013 tarihinden sonrasına ilişkin tüketim bedellerinin tespiti ile davacının alacak talebi yönünden bu tarihten sonrası için talebin reddi,bu tarihten öncesi için ise talebin kabulü gerektiği gözetilmek suretiyle hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.