Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4675 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20889 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GÖLCÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/03/2012NUMARASI : 2009/294-2012/119Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı (B.. B..), bakanlık aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin davada 17.622-YTL. kamulaştırma artırım bedelinin 25.11.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilerek hükmün 01.08.2003 tarihinde kesinleştiğini, oysa kararın kesinleşmesinden itibaren en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği halde 25.11.2001 tarihinden itibaren kamu alacaklarına ödenen yüksek faiz uygulanması nedeniyle fazla ödenen 11.482,88-YTL.nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı tarafça davaya konu edilen ödemenin ödeme tarihindeki usul ve yasaya uygun olarak işlem yapılıp ödendiği, ödeme tarihi itibariyle haksız bir ödeme bulunmadığı, uygulamada daha sonra Yargıtay'ın ve ilgili dairesinin görüş değiştirmesinin daha önce karara bağlanmış ve sonuçlanmış olaylara uygulanmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesince;"Anayasa'nın, 4706 Sayılı Kanun ile değişik 46.maddesine göre "...Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakten ve peşinen ödenir. Ancak Tarım Reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanlarının yetiştirilmesi, kıyıların korunması turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu taktirde taksitler eşit olarak ödenir. Kamulaştırılan topraktan o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanların bedeli herhalde peşin ödenir. İkinci fıkrada gösterilen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen faiz uygulanır" hükmü getirilmiştir.Somut olayda Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/337 E-2003/303 K.sayılı ilamıyla 17.622-YTL.nin 25.11.2001 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş olup, hüküm 01.08.2003 tarihinde kesinleşmiştir.İlamın, icra dosyası ile takibe konulduğu, davacı tarafın şikayetinin İcra Tetkik Merciince reddi ve Yargıtay 12.Hukuk Dairesince onanması üzerine 20.08.2004 tarihinde ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.İcra Tetkik Merciinin takip hukukuna ilişkin kararları (özellikle itirazın kaldırılması talebinin red veya kabulüne ilişkin kararları) , sonradan mahkemede açılan davalarda esas hak bakımından (maddi anlamda) kesin hüküm teşkil etmez.Davacı taraf alacağını genel mahkemede açmış olduğu istirdat davası ile talep etmektedir. Kamu alacakları için en yüksek faiz uygulanacağını öngören ve yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınan 4709 sayılı yasa, 17.10.2001 tarihi itibariyle hüküm ifade eder . Bu durumda 07.01.2004 tarihli icra takibi ile talep edilen alacak için kesinleşme tarihi 01.08.2003 esas alınarak en yüksek faiz oranı uygulanmak gerekirken Anayasa'nın değişik 46.maddesinin amir hükmü gözardı edilerek henüz kesinleşmemiş alacak için 25.11.2001 tarihinin esas alınması ve bu konuda inceleme yapılmaksızın yazılı gerekçe ile sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.Mahkemece, Yargıtay Bozma İlamına uyularak, davanın kısmen kabulü ile 24.117,42 TL’nin 11.482,88 TL kısmının dava tarihi olan 20.06.2005, 12.634,54 TL kısmının ıslah tarihi olan 01.02.2012’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Yargılama sırasında düzenlenen 25.03.2010 tarihli Bilirkişi Raporunda, davacının 24.117,42 TL fazla ödeme yaptığı belirtilmesine rağmen, 16.12.2011 tarihli Bilirkişi Raporunda davacının 35.719,15 TL fazla ödeme yaptığı belirtilmiş olup, mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmemiş ve 25.03.2010 tarihli Bilirkişi Raporu hükme esas alınmıştır.Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz, hakim raporu serbestçe takdir eder. Hakim raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçilecek bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim, çelişkiyi gidermeden karar veremez.Hal böyle olunca mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, birbiriyle çelişen raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, itiraza uğrayan rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.