MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet eşyasının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 2002 yılında evlendiklerini, düğünde takılan takıların davalı tarafta kaldığını, bir kısmınan da davacının izni ve bilgisi olmadan davalı tarafından bozdurulduğunu, 7 adet 20'şer gram bilezik, 8 adet cumhuriyet altını, 2 adet hediyelik bilezik, 2 adet 7'şer gram çocuk bileziği1 adet 20 cm çapında 7 gram sarı lira aynen iadesi, aynen iadenin mümkün olmaması halinde güncel bedelin iadesini davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının 2002 yılında müşterek konutu terk ettiğini, daha sonra birkaç kez müşterek konuta gelerek eşyalarını alıp gittiğini, tarafların 2008 yılında yeniden bir araya geldiklerini, davacının yine müşterek konutu terk ettiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu, ziynet eşyalarının alınmadığını, davacının müşterek konutu terk ederken ziynet eşyalarını da götürdüğünü belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının ziynet eşyalarını iradesi dışında elinden alındığını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur.Somut olayda, ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını ve bir kısmının ise evlilik birliği içerisinde davalı tarafından bozdurularak harcandığını, davacıya tekrar iade edilmediğini iddia etmiş, davalı taraf ise altınların hiçbir zaman davacıdan alınmadığını savunmuştur. Taraflar arasındaki boşanma dosyasında dinlenen tanıklar, gerekçeli karar ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı kapsamında; davalının, davacıyı darp ettiği, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın daha kusurlu olduğunın tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili 11.03.2015 tarihli celsede yemin deliline dayanarak, davalı tarafa yemin teklifinde bulunmuş, davalı taraf ziynet eşyalarının kendisinde olmadığına dair yemin etmiştir.Somut olayda; davacı kadının evden şiddet görerek ayrıldığı kesinleşen...Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile sabittir. Bu durumda müşterek haneden fiili şiddete maruz kalarak ayrılmak zorunda kalan kadının ziynet eşyalarını yanına alma fırsatı bulamayacağının kabulü gerekir. Buna göre; davacı, kendisine ait olan eşyaları evden ayrılırken alamadığını bu şekilde ispat ettiğine göre artık, davalı tarafından yerine getirilen yemin sonuç doğurmayacaktır.Hal böyle olunca, mahkemece; ceza ve boşanma dosyasındaki tanık beyanları dikkate alınarak, gerekirse tanıkların ziynet ve çeyiz eşyalarına yönelik ayrıntılı beyanlarının yeniden alınması suretiyle, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.