Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4608 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18278 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BARTIN AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 12/06/2014NUMARASI : 2013/620-2014/372Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında anlaşmalı olarak görülen boşanma davasında davalı lehine aylık 700 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuklar Kardelen ve Kaan lehine aylık 150'şer TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, ancak müvekkilinin işlerinin bozulması nedeniyle maddi sıkıntı içerisine girdiğini ileri sürerek; yoksulluk ve iştirak nafakalarının kaldırılmasını, olmadığı takdirde nafakaların indirilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacının borçlarından dolayı hakkında icra takipleri olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, yoksulluk nafakasının 250 TL'ye, iştirak nafakalarının ise 125'er TL ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/4. ve 331. maddelerine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın arttırılmasına, azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verilebilir. Bu bağlamda; nafakanın arttırılması, azaltılması veya kaldırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir.Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden bozulacak olursa sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelebilir.Ancak sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların, 19.07.2012 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıkları, taraflarca imzalanan protokolün 3. maddesinde davacının, davalıya aylık 700 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocukları için ise aylık 150'şer TL iştirak nafakası ödemeyi kabul ettiği, anılan protokolü onaylayan mahkemece, davalı kadın lehine aylık 700 TL yoksulluk nafakasına, velayetleri davalıya verilen müşterek çocuklar Kardelen ve Kaan lehine aylık 150'şer TL iştirak nafakasına hükmedildiği, boşanmadan sonra yeniden evlenen davacının otopark işletmeciliği ve kömür satışı yaptığı, aylık gelirinin 2.000 TL civarında olduğu, aleyhine kredi kartları ve ticari işletmesinden kaynaklanan borçları nedeniyle icra takipleri başlatıldığı, ev hanımı olan davalının ise ekonomik ve sosyal durumda boşanmadan sonra olağanüstü bir değişiklik olmadığı, iş bu davanın ise 02.10.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, mahkemece; boşanmadan sonra geçen süre, müşterek çocukların büyümeleri nedeniyle ihtiyaçlarında meydana gelen artış ve özellikle davacı hakkında başlatılan takiplerin bir bölümünün kredi kartı kullanımından kaynaklandığı gözetildiğinde; iştirak nafakalarına yönelen indirme isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Bundan ayrı, boşanmakla yoksulluğa düştüğü kabul edilen ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olan davalı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasından, davacının yukarıda açıklanan gelir durumu nedeniyle yapılan indirim oranı fazladır. Mahkemece, nafakanın niteliği ve aradan geçen süre gözetilerek, yoksulluk nafakasından hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.