MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasındaki kayıp-kaçak bedelinin iadesi istemiyle açılan davanın mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; Mayıs 2009 ve Mayıs 2014 tarihleri arasındaki faturalarda hizmet bedeli karşılığı olmayan "K/K Bedeli" adı altında ve çeşitli isimler altında yasal olmayan ve hukuksuz kalemlerin alındığını tespit ettiklerini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yasalara aykırı ve hukuksuz bir şekilde alınan 250,00 TL'nin müvekkilinin ödemiş olduğu tarihten itibaren değişken faiz oranı uygulanmak sureti ile hesaplanacak işlemiş faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, talep ve dava etmiştir. Mahkemece, dosya kapsamına göre; dava konusu olayda, talep konusunun miktarın açıkça belli olduğu, bu nedenle davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davayı kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağının tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Kısmi dava, 6100 sayılı HMK 109. maddesinde tanımlanmıştır.6100 Sayılı HMK nun Dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrası dahil, kısmi dava ile ilgili 109. Maddesine göre; “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.(2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. (Bu fıkra 11.04.2015 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 6644 sayılı kanun ile kaldırılmıştır.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”.Davacı, talebinin tümü için dava açmak zorunda olmayıp, şimdilik belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Bu bağlamda kural olarak hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz. (HMK. md.24 ) Davacının kısmi dava mı, yoksa tam dava mı açtığı talep neticesinden anlaşılır. Davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının talebinin dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.Davacının kısmi dava açabilmesi için, bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup, dava açıldığı anda var olmalıdır.Somut olayda, davacı davalı kurumun kayıp kaçak bedeli ve diğer adlar altında yasal olmayan bir kısım taleplerde bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla bu aşamada davalı kuruma ödemiş olduğu 250 TL nin iadesini isteyerek kısmi dava açmış olup, bu davayı açmakta hukuki yararı olduğunun kabulü gerekir.Öyle ise mahkemece işin esasına girilerek davacı ve davalının delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.