Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4548 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 3170 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİDava dilekçesinde 6.172,09 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin arızalanan aracının davalı tarafça tamir edildiğini, tamirin ayıplı ifasından dolayı müvekkilinin aracının yeniden arızalandığını; davalı tarafın neden olduğu arızanın tamiri için müvekkilinin dava dışı servise tamir bedeli ödemek zorunda kaldığını, aracın tamiri sırasında bir süre aracı kullanamadığı için zarara uğradığını iddia ederek; 4.172,09 TL tamir bedeli ile aracın kullanılamamasından kaynaklanan 2.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini vekaleten talep etmiştir. Davalı taraf; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek; 3.625,84 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dava; ayıplı araç tamiri nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı tarafın onarım için kendisine bırakılan aracı gereği gibi muayene edip-etmediği; arızayı doğru teşhis edip-etmediği; tamiri gereği gibi yapıp-yapmadığı noktalarında toplanmaktadır.Medeni Yasa'nın 6. maddesine göre "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Medeni Yasa'nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası'nın 190. maddesi 1. fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; " İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" denilmiştir. Bu bağlamda kural olarak davanın taraflarından her biri iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Somut olayda; davacı aracını tamir eden davalının ayıplı ifada bulunduğunu, araçtaki ikinci arızanın davalı tarafın tamirinden kaynaklandığını iddia etmiş ancak iddiasını ispata yarar herhangi bir belgeyi dosyaya ibraz edememiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; "...araçta meydana gelen hasarla ilgili olarak davalının yazılı ifadesi ve faturalar haricinde hasarın nasıl meydana geldiği hususunda bir belge bulunmamaktadır. Davalı, davacının aracındaki mevcut motor sorununun giderilmesi için kendisine geldiğini beyan etmekte olup, dosyaya konulan faturalarda onarımla ilgili daha önce yapıldığı tamirle ilgili faturalar ve yapılan işlemlerle ilgili bir belge görülmediğinden araçtaki hasarın, davalıya araç gelmeden önce arızalandığı anlaşılmaktadır." şeklinde sonuca varılmış olup, rapordaki bu ifadelerle davalı tarafın yaptığı tamirle dava konusu araçta meydana gelen ikinci arıza arasında illiyet bağının kurulamadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken; hükme esas alınan bilirkişi raporu yanılgılı değerlendirilerek; yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.