MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacılar dilekçelerinde; davacı müvekkili .... ile davalının beş yıl kadar süren ilişkinin ardından nişanlandıklarını, nişan giderlerinin ise davacı ...’un babası olan diğer davacı ... tarafından karşılandığını, ancak üç yıl kadar sonra nişanın davalının kusuruyla bozulduğunu, akabinde davalının davacıları tehdit ettiğini ileri sürerek; lehlerine 20.000 TL manevi, 10.000 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ikametgâhının İzmir’de olması nedeniyle davanın İzmir Aile Mahkemesinde açılması gerektiğini savunarak yetki itirazında bulunmuştur. Mahkemece, 4721 sayılı TMK’nun 120.maddesine dayalı nişanın bozulması nedeniyle maddi tazminat ve aynı yasanın 121.maddesine dayalı nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminat istemleri ile açılan davada; ne 6100 sayılı HMK’da ne de 4721 sayılı TMK’da düzenlenmiş özel yetkili mahkeme bulunmadığı, bu nedenle genel yetkili mahkeme olan davalının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık; davalı tarafından nişanın haksız bozulması nedeniyle, evlilik olacağı inancı ile yapılan harcamalar karşılığı 10.000 TL maddi ve bu nedenle duyulan üzüntü karşılığında da 20.000 TL manevi tazminat istemlerine ilişkindir.4721 sayılı TMK. nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yönünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.Bu noktada, haksız eylem niteliğindeki kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralı niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK' nun 16. maddesinde; haksız fiilden kaynaklanan davaların, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği öngörülmüştür. Diğer bir anlatımla; açıklanan kanun maddesi ile kişilik hakları saldırıya uğrayan kimseye, yetki konusunda geniş bir seçimlik hakkının tanındığı her türlü duraksamadan uzaktır.Somut olaya gelince; kişilik haklarına saldırı iddiasıyla manevi tazminat talebinde bulunan davacılar, haksız eylemin işlendiği ve aynı zamanda yerleşim yerleri olan Nazilli mahkemeleri ile davalının yerleşim yeri olan İzmir mahkemelerinden birini seçmek ve o mahkemede dava açmak hakkına haiz olup, yetki konusunda seçimlik haklarını kendi yerleşim yeri mahkemesinde kullanmıştır. Hal böyle olunca, yerel mahkemece; davanın esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yetki yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.