MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 27/11/2013NUMARASI : 2012/340-2013/252Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin davalı idarenin abonesi olduğunu, .. tesisat numaralı elektrik sayacından kullandığı elektrik bedellerinin aylık olarak okunduğu ve müvekkiline fatura edildiği ve müvekkili şirketin de bu faturaları düzenli olarak ödediğini; elektrik piyasası müşteri hizmetleri yönetmeliğinin 13. Maddesinde kaçak elektrik bedelinin tanımlandığını ve kaçak elektrik kullanımı halinde kaçak elektrik bedelinin kaçak elektrik kullanandan ne şekilde tahsil edileceğinin aynı yönetmeliğin 15. Maddesinde belirtildiğini; müvekkilinin, kaçak elektrik kullanmadığını; ancak, müvekkili şirkete gönderilen aylık elektrik enerjisi tüketim faturalarında "kaçak kayıt bedeli" altında bir bedel bulunduğunu ve bu bedelin müvekkili şirketten tahsil edildiğini; oysa, yukarıda belirtilen mevzuata göre suç teşkil eden eylemin hiçbir şekilde bu eyleme katılmamış olan müvekkilinden talep edilmesinin, cezaların şahsilik ilkesine aykırı olduğunu; gerek davalı şirket gerekse devletin kamu organlarınca bu eylemin faillerinin yakalanıp cezalandırılması gerektiğini; müvekkili şirketin işlemediği bir suçun karşılığı olarak kayıp kaçak bedeli altında katkı payı ödemek zorunda bırakıldığını, bu talebin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını da saklı tutarak, davalı şirket tarafından tahakkuk ettirilen elektrik faturalarından kayıp-kaçak bedeli altında tahsil edilen bedellerin müvekkilinin abonelik tarihinden itibaren müvekkiline iadesine yönelik olarak 15.000,00 TL 'nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kayıp kaçak bedelinin elektrik piyasası kanunu, elektrik piyasası tarifeler yönetmeliği, elektrik piyasası perakende satış hizmet geliri ile perakende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğ gereğince müşterilere tahakkuk ettirildiğini; bu konuda EPDK 'nın yetkili olduğunu, kurul kararına karşı açılacak davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştay da açılıp görüleceğinden davanın öncelikle görev yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş, tarifeler ve fiyatlandırmaların EPDK tarafından yapıldığını, davanın EPDK'ya ihbarına karar verilmesini, müvekkili hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş; söz konusu fiyatlandırmaya ilişkin kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartlarıyla bu tarifelere tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağının EPDK kararıyla ve onaylanarak resmi gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 13/a maddesinde yer aldığını ve müvekkili idare tarafından kayıp kaçak bedeli olarak elektrik piyasası kanunu, elektrik piyasası tarifeler yönetmeliği, elektrik piyasası perakende satış hizmet geliriyle, perakende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkındaki tebliğ gereğince müşterilere tahakkuk ettirildiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; dava konusu faturaya istinaden, fiyatlandırmanın, EPDK kararına göre davalı kurum tarafından yürürlükteki mevzuata uygun olarak tahakkuk ettirilip, tahsil edildiği; EPDK kararının halen yürürlükte bulunduğu, Danıştayda bu kararın iptaline ilişkin olarak EPDK aleyhine açılmış bir dava bulunmadığı anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dava, davacı aboneden tahsil edilen kayıp/kaçak bedelinin iadesi istemine ilişkindir.Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.Davalı Kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1 .fıkrasında, bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur...” hükmüne yer verilmiştir.Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fıyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir.Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar ki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir.Ancak, yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin (kaçak) kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davalı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davalı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davalıya aittir.Bununla birlikte, tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır.(aynı ilkeler H.G.K. 21.05.2014 gün ve 7-2454 E.-679 K. sayılı ilamı ile de benimsenmiştir,)Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda anılan ilkeler ve Hukuk Genel Kurulunun kararı gözetilerek, davalının kayıp-kaçak bedeli tahakkuku uygulamasının yerinde olmadığı nazara alınmalı, dava konusu kayıp-kaçak bedeli hakkında inceleme ve araştırma yapılıp, davacının talebine konu kayıp-kaçak bedeli miktarı hesaplanmalı ve sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.