Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4437 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11623 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KIRKLARELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2014NUMARASI : 2014/150-2014/305Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar ortak verdikleri dava dilekçelerinde; muris Mustafa Işıksal'ın 05.12.2013 tarihinde öldüğünü, murisin noterde düzenlediği 30.11.2000 tarihli vasiyetnameyle kendilerine mal vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin Kırklareli Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 19.02.2014 tarihli ilamıyla açılıp okunduğunu, kararın tüm mirasçılara tebliğ edilip, temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, davaya konu vasiyetnameye ilişkin olarak her hangi bir iptal ya da tenkis davası açılmadığını, kaldı ki, vasiyetnamenin iptali ya da tenkis davası açılsa bile, açılan iptal ya da tenkis davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; dosya üzerinde inceleme yapılmış, vasiyetnamenin tenfizi davasının anacak vasiyetnamenin iptali davası açılabilmesi için yasada öngörülen bir yıllık süre geçtikten sonra açılması halinde dinlenebileceği, eldeki davada vasiyetnamenin iptali davasının açılabilmesi için gereken sürenin dolmadığı, bu nedenle vasiyetnamenin tenfizi davası bakımından dava açma şartının henüz gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava; vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. Somut olayda, tarafların murisi 05.12.2013 tarihinde ölmüş, davaya konu 30.11.2000 tarihli vasiyetname 19.02.2014 tarihli ilamla açılıp okunmuş, vasiyetnamenin açılıp okunduğuna ilişkin ilam 03.04.2014 tarihinde kesinleşmiş, eldeki vasiyetnamenin tenfizi davası, 24.04.2014 tarihinde açılmış, mahkemece; dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, vasiyetnamenin iptali için gereken sürenin henüz dolmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Bu bağlamda temyize konu uyuşmazlık; vasiyetnamenin tenfizi davası açılması için vasiyetnamenin iptali davasının açılması için öngörülmüş 1 yıllık sürenin dolmasının beklenmesinin gerekip gerekmediği, bu hususun dava şartı olup olmadığı ve vasiyetnamenin tenfizi davasında, taraflar duruşmaya davet edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verilip verilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.Dava şartları, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan şartlardır. Dava şartları, mahkemeye, taraflara ve dava konusuna ilişkin olmak üzere üç ana başlıkta toplanmış olup, genel dava şartları HMK'nın 114. maddesinde sayılmıştır. Genel dava şartları dışında kanun hükümleri ile bazı davalar için ek (özel) dava şartları da öngörülmüştür. Örneğin, İİK'nın 277-284. maddesine göre iptal davası açılabilmesi için alacaklının elinde borç ödemeden aciz belgesi bulunmalıdır. Borçtan kurtulma davasının dinlenebilmesi için, bu davayı açan borçlunun alacağın yüzde onbeşi kadar bir teminatı ilk duruşma gününe kadar göstermesi şarttır. Davalı eşe ihtar kararı tebliğ ettirilmeden ve ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay geçmedikçe terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Bir mirasçının alacaklılarının tenkis davası açabilmesi için, mahfuz hisse sahibi mirasçıdan alacaklarını tahsil etme imkanı bulunmadığını gösteren bir aciz belgesi almış olmaları ve ihtara rağmen mirasçının tenkis davası açmamış olması gerekir. Burada, aciz belgesi ve ihtar ayrı ayrı dava şartıdır. Bunlar özel dava şartları olup, tenfiz davası açılabilmesi için, özel bir dava şarttı öngörülmemiştir. Mirasçılık ve mirasın geçisi, 4722 Sayılı Kanun'un 17. maddesi gereğince, mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. Eldeki davada, davaya konu vasiyetname 2000 yılında düzenlenmiş, miras bırakan ise 2013 yılında ölmüştür. Miras bırakan 4721 sayılı TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra öldüğü için olaya, 4721 sayılı TMK'nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. TMK'nın 575. maddesi gereğince, miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır. Kural olarak mirasbırakanın ölümüyle birlikte miras, kendiliğinden bir bütün olarak mirasçılarına geçer. (TMK m.599) Mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece yasal mirasçılara tanınmış bir hak olup, vasiyetnameyle mirasçı seçilenlerin hakları, yasal mirasçılar veya öncelikle tasarruf ile yararlarına bağışlama yapılmış olanlar tarafından açıkca itiraza uğramamış ise, bu hususun tebliğinden itibaren bir ay geçtikten sonra bunlar mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini Sulh Hakiminden isteyebilirler. Mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir. Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal veya seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davasıyla malın kendisine teslimini isteyebilir. Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı vasiyetnameye konu hak taşınmaz mülkiyetinin devrine yönelik olarak tescil isteminde bulunmak durumunda olup, vasiyetnamenin açılmış olması, terekenin seçilmiş kişi ile kendisine belirli bir mal vasiyet edilene geçmesini sağlamaya yeterli olmamaktadır. Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin hemen sulh hukuk mahkemesine teslim edilmesi zorunludur. Vasiyetname, teslim edildiği günden başlayarak geçerli olup olmadığına bakılmaksızın en geç bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesi tarafından açılır ve ilgililere okunur. (TMK m.596) Vasiyetnameye itiraz eden mirasçı varsa kendisine dava açması için süre verilmeli, verilen süre içinde vasiyetnamenin iptali davası açıldığı bildirilmişse sonucu beklenmelidir. Eğer verilen süre içinde itiraz yapılmamışsa aynı şekilde lehine tasarrufta bulunulan kimseye isteği durumunda sulh hukuk mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilmelidir. Bu bağlamda, vasiyetnamenin tenfizi davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılmalıdır. Zira, vasiyetname, Sulh Hukuk Mahkemesince usulüne uygun açılıp, okunmadıkça yerine getirilmesi istenemez. Vasiyetnamenin tenfizi davasında, vasiyetnamenin açılmış olduğu belirlendikten sonraki aşamada ise vasiyetnamenin ayakta kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekir. Bu için de dava konusu vasiyetnamenin iptal davasına konu olup olmadığı araştırılmalıdır. Dava konusu vasiyetname bir iptal davasına konu olmuşsa bu dava bekletici mesele yapılmalıdır. Ancak, iptal davası açılmamışsa bu tenfiz davasının reddine bir gerekçe yapılamaz. Savunma hakkı Anayasada güvence altına alınmış haklardandır. Buna göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. (1982 Anayasası m. 36) Karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK'nın 27.maddesi hükmüne göre, davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının tarafların açıklamalarını dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda hakim, tarafları dinlemeden, açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için onları kanuna uygun biçimde duruşmaya davet etmeden karar veremez. (YHGK 2009/52 E., 2009/105 K.) Her ne kadar HMK'nın 320/1.maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.HMK'nın 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön incelemede dava şartlarının ve ilk itirazların inceleneceği, uyuşmazlık konularını tam olarak belirlenip, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onların sulhe teşvik edileceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır.Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. Dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetnamenin tenfizi davasının açılabilmesi için yasada her hangi bir özel dava açma şartının öngörülmediği hususu göz önünde bulundurularak, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra gerekli görülmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle tarafların hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.