MAHKEMESİ : TÜRKOĞLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/02/2014NUMARASI : 2013/54-2014/37Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının oğlu Nebi'nin 2002 yılında evlendiklerini, davalının; oğlu Nebi'ye ve gelini olan müvekkiline, mülkiyeti kendisine ait olan oturduğu evin üst katına ev yapmaları halinde evi kendilerine vereceğini söylediğini, bunun üzerine müvekkili ile eşinin davalının evinin üzerine ev yaptıklarını, 2004 yılında inşaatı tamamlayıp evde oturmaya başladıklarını, müvekkilinin evin yapımına o tarihte çalıştığı işyerinden aldığı tazminat ve maaşla katkıda bulunduğunu, evin yapımı için yaklaşık olarak 30.000,00 TL para harcadıklarını, müvekkilinin eşinin 2012 yılında müvekkili aleyhine boşanma davası açtığını, boşanma davasının halen derdest olduğunu, müvekkili ile eşinin yaptığı bu evde şimdi kiracı oturduğunu, müvekkiline kira bedelinden her hangi bir ödeme yapılmadığını, taşınmazın davalı kayınpeder adına kayıtlı olduğunu belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000,00 TL tazminatın dava tarihiden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davacının, oğlu Nebi ile kaçarak evlendiğini, mağdur olmamaları için tüm maddi imkanlarını oğlu ve gelini için seferber ettiğini, davacının işyerinden aldığı tazminatla eşya aldığını, yıllarca evinde kira ödemeksizin oturduklarını, evin yapımında asıl muhatabının oğlu olduğunu, davacının müşterek haneyi terk ederek babasının evine gittiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; davacının parayı olağan hayat kuralları gereğince eşine verdiği ve aralarındaki boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olduğu, davacının paranın ne kadarını vermiş olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, söz konusu parayı vermiş olduğu kabul edilse dahi bu parayı eşinden istemesinin gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, davalıya ait taşınmaz üzerine davacı ve eşinin ev yapıp yapmadıkları, ev yapmış iseler evin yapımında davacının ne oranda maddi katkıda bulunduğu, davacının ev yapımında katkısı var ise yaptığı harcamaları sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalı kayınpederinden talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Kural olarak haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.(TBK. m.77) Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başka bir şahıs aleyhine zenginleşen kimsenin malvarlığında meydana gelen artışın aynen veya nakden iadesi söz konusudur. Her borç ilişkisinde olduğu gibi sebepsiz zenginleşmede de bir borçlu ve bir alacaklı vardır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan (zenginleşen) kişidir. Şahsilik prensibi gereğince kim haksız yere zenginleşmişse davanın o kişiye karşı yöneltilmesi gerekir.Somut olayda, davalı kayınpederin malvarlığında haklı bir sebep olmaksızın davacı gelini aleyhine zenginleşme olduğu iddiasıyla eldeki dava açılmıştır. Dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydının tetkikinden, taşınmazın arsa vasıflı olduğu ve tapuda davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dinlenen davacı tanıkları da, taşınmazı davacı ile eşinin birlikte yaptıklarını beyan etmişlerdir. Davacı ile dava dışı kocası arasında görülen boşanma davasında davacı lehine takdir edilen tazminatların eldeki dava konusu alacakla bir ilgisinin bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca mahkemece; davacı aleyhine sebepsiz zenginleşenin davalı kayınpeder olduğu iddia edildiğine göre, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delilleri toplanıp, değerlendirildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu somut olaya uymayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştirSONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.