Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4321 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19458 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 21/05/2013NUMARASI : 2012/152-2013/81Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçluya ait ... nolu elektrik tesisatına ait müvekkili kurum tarafından tanzim edilen faturaların ödenmemesi üzerine Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2009/8934 sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, faturaların ödenmediğinin sabit olup davalı tarafça ödemeye ilişkin bir belge sunulmadığı, faize yapılan itirazında elektrik piyasası müşteri hizmetleri yönetmeliğinin 24/3. maddesi uyarınca yerinde olmadığı iddia edilerek davalı tarafından takibe yapılan itirazın iptaline, %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın İİK’nun 67. maddesi gereğince bir yıllık süre içerisinde açılmadığı, yetkili mahkemenin takibin yapıldığı Bakırköy Mahkemeleri olduğu, müvekkili şirketin 1998 yılında satın alındığı ve önceki ünvanının ... Gıda San ve Tic. Ltd. Şti. iken S... .... Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirildiği ve şirketin kiralamış olduğu taşınmaza ait kira sözleşmesinin 31/12/1998 tarihinde feshedildiği ve yeni adrese taşınıldığı, müvekkili şirketin 31/12/1998 tarihinde adresten taşınmış olması nedeniyle elektrik harcaması yapmasının mümkün olmadığı, talep edilen elektrik ücretinin haksız ve fahiş olduğunu öne sürerek, davanın reddine, %40 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir. Mahalli mahkemece; Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2009/8934 sayılı takip dosyası, elektrik tüketimine ilişkin faturalar, elektrik satışına ilişkin sözleşme, kira sözleşmesi getirtilmiş, uzman bilirkişiden rapor alınarak davalı tarafın süre ve yetki itirazı 11/12/2012 tarihli celsede ret edilmiş, davacı tarafın davalı aleyhine elektrik tüketim faturalarına istinaden 2.586,81 TL asıl alacak, 12.494,50 TL gecikme zammı, 2.249,01 TL gecikme zammı KDV’si olmak üzere toplam 17.330,32 TL üzerinden takip yapıldığı, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, davacı tarafından itirazın iptalinin istendiği, takibe konu faturalara ilişkin taşınmazla ilgili 04/08/1995 tarihinde elektrik satışına ilişkin abonman sözleşmesi imzalandığı, davalı tarafça bu taşınmazın 31/12/1998 tarihinde boşaltılıp kira sözleşmesinin feshedilerek başka adrese gidilmesi nedeniyle bu tarihten sonraki döneme ait olan takibe konu faturalardan dolayı borçlarının bulunmadığının savunulduğu, davalı şirketin önceki abonelik adresindeki tesisat üzerinden takibe konu 1999-2000 dönemleri arasında (9) adet fatura düzenlendiği, davalı şirketin isim ve şirket merkezi değişikliğini Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan etmesine rağmen davalı kuruma başvurup aboneliğini iptal ettirmediği, bu nedenle kendisinden sonra gelen abonenin kendisi adına kurulu olan tesisat üzerinden fiilen kullanılan elektrik bedellerinden sorumlu olduğu, fatura bedellerine gecikme zammı ve KDV uygulanması gerektiği, her ne kadar elektrik tarifeleri yönetmeliğinin 50/a, b, c bentleri gereğince faturaların ödenmesi ve davacı kurumun yükümlülükleri konusunda düzenleme yapılmış ise de gecikme faizi alınmamasına ilişkin bu yükümlülüklerin mahkemeye intikal etmiş alacaklar ve resmî daireleri kapsamayacağının hükme bağlandığı, takibe konu toplam 2.586,81 TL bedelindeki faturaların son ödeme tarihi ile takip tarihi arasında geçen süre içinde hesaplanan gecikme zammının 12.494,50 TL, KDV'nin ise 2.249,01 TL olduğu, abonenin kullanılan elektrik bedeli ödemesi gerekirken zamanında ödememesi nedeniyle yönetmelik hükümlerine göre davacıya kusur izafe edilmesinin doğru olmadığı, yönetmelik hükümlerinin sadece mahkemeye intikal etmemiş ve resmî daireleri kapsamayan elektrik alacaklarında indirim sebebi olacağı sonucuna varılarak, davalı tarafından takibe yapılan itirazın iptaline, takibin 17.330,32 TL üzerinden 2.586,81 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte devamına, İİK’nun 67/2. maddesi gereğince itirazın haksız, alacağın likit olması nedeniyle davalı tarafından davacıya hükmolunan kısmın %40'ı oranında hesaplanan 6.932,12 TL icra inkâr tazminatı ödenmesine karar verilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı elektrik abonesinin hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak taşınmazdan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişinin elektrik kullanmasına olanak sağlamış olması nedeniyle dava konusu borçtan sorumlu olup olmayacağına, ayrıca; davacının, elektrik tüketimine esas birbirini takip eden (9) adet faturanın ödenmemesine rağmen yönetmelik ve sözleşme gereği elektriği kesmesi gerekirken kesmemesinin davacı açısından müterafik kusur teşkil edip etmeyeceği dolaysıyla faiz veya gecikme zammından indirim yapılıp yapılmayacağı ve icra inkâr tazminatının takibe konu esas alacak üzerinden hükmedilip hükmedilmeyeceğine ilişkindir. Benzer bir olayda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu abonenin sorumluluğunun hüküm altına alındığı 24/09/2003 gün ve 2013/13-492/505 esas, karar sayılı ilamı ile; “davalı su abonesinin hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak kiralanandan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin su kullanmasına olanak tanımış olması dahi, sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı, dolaysıyla da sonuçlarına katlanması gereken bir davranış niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” denilmek suretiyle abonenin aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir. (HGK’nun 2008/19-174 Esas-199 Karar, 3.Hukuk Dairesinin 2013/16514 Esas- 2014/278 Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir) Aboneliğin bulunduğu yerde, kaçak elektrik kullanıldığı yerin kayden satılmasına rağmen aboneliğini iptal ettirmeyen kişinin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı, abonesiz kaçak kullanan kişinin haksız fiil hükümleri uyarınca, abonenin de sözleşmeden doğan sorumluluğunun bulunduğu, bu durumda kaçak kullanımdan dolayı her ikisinin de müteselsilen sorumlu oldukları belirgin olmasına göre davacının alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, somut olayda davacı alacağını sözleşme nedeniyle sorumluluğu bulunan davalı aboneden talep edebileceğine karar verilmiştir. (HGK. 27/04/2011 tarih, 2011/19-104 Esas, 239 Karar sayılı kararı) Taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderecek mevzuat hükümlerinin incelenmesinde yarar vardır.09/11/1995 tarih, 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 26. maddesine göre; aboneliğinin başlangıç tarihinin sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih olduğu, başka bir yere taşınacak abonenin taşınma tarihinden en az bir hafta önce şirkete yazılı olarak başvurarak sayaç değerinin okunmasını istemek zorunda olduğu, bir hafta içinde sayaç değeri belirlenmediği takdirde abonenin bildiriminin esas kabul edileceği, 38. maddeye göre idarenin faturalama dönemlerinde abone sayacının kaydettiği değeri mahallinde ve zamanında okuyarak faturalamaya esas olacak şekilde kayda geçirilmesinin esas olduğu, 50. maddeye göre fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde 20 gün içerisinde Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılacağı, “bu tebligattan sonra fatura bedeli 10 gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir” hükmü getirilmiştir.25/09/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesine göre; zamanında ödenmeyen borçlar başlığı altında “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” şeklindedir. 01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 30/12/2012 tarihli 28513 sayılı Resmî Gazete ile 24/2. maddesindeki “kesilebilir” ibaresi “kesilir” şeklinde değiştirilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2. maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan 04/8/1995 tarihli Elektrik Enerjisi Satışına İlişkin Sözleşmede borç ödenmediği takdirde elektriğin kesileceğine dair hüküm bulunmaktadır.İcra inkâr tazminatı açısından ise; icra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından sözkonusu olur. Asıl alacak dışında işlemiş faiz yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamaları da bu yöndedir. (Hukuk Genel Kurulunun 2003/15-404 Esas, 2003/381 Karar, 2010/9-424 Esas, 2010/511 Karar, 2012/9-1682 Esas, 2012/1014 Karar sayılı ilamları)HMK’nun 30. maddesine göre; yargılamaya hâkim olan ilkelerinden birisi de usul ekonomisi ilkesidir. Somut olayda; davalı, davacının elektrik abonesidir. Davalı taşınmazı tahliye ettiği hâlde elektrik aboneliğini iptal ettirmemiştir. Davalı elektrik abonesinin hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak taşınmazdan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin elektrik enerjisi kullanmasına olanak tanımış olması sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı ve sonuçlarına katlanması gereken bir davranıştır. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davacıya karşı müteselsilen sorumludur. Davalının elektrik tüketimine esas (9) adet faturayı ödememesine rağmen, davacı kurumun, yönetmelik ve sözleşme gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davacının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı veya işleyecek yasal faizden davacının müterafik kusuru nedeniyle indirimi gerektirir. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukukî uyuşmazlıkları nihaî olarak sona erdiren yargı mercileridir. Hal böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik ve taraflar arasında imzalanan 04/08/1995 tarihli sözleşme gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davacı için gecikme zammı veya faizden indirim sağlayacağı nazara alınarak bilirkişiden rapor alınmak suretiyle ve alacak da faturaya dayalı likit bir alacak olduğundan icra inkâr tazminatına asıl alacak üzerinden hükmedilmesi gerektiği nazara alınarak, bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile açıklanan nedenlerle kararın davalı yayarına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.