Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4310 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19787 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : AYDINCIK(MERSİN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2012/137-2013/125 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalı A.. B..'nın 06.07.1989 tarihli encümen kararı ile Merkez mahallesinde bulunan 3 nolu dükkanı 15.025.000 TL bedelle müvekkiline sattığını ve bedelin müvekkili tarafından davalı kuruma ödendiğini, Aydıncık Kadastro Mahkemesinin 17.05.2002 tarih ve 2000/23-2002/2 E.K. sayılı kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesi ile taşınmazın tespit harici bırakılmasına karar verildiğini, bu karara müteakip Maliye Hazinesi tarafından müvekkili aleyhine men-i müdahale ve kal davası açıldığını, 19.10.2005 tarihinde kesinleşen karar ile taşınmaz üzerinde bulunan yapıların kal'ine karar verildiğini, müvekkilinin usulüne uygun olarak yapılan ihale sonucunda bedelini ödeyerek aldığı taşınmazın tapusunu alamayarak zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere dava tarihi itibariyle dükkan bedeli olarak 1.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah ile talebini 32.081,75 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, ihale tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca meclis kararının söz konusu ihale ile taşınmaz satışının yapılabilmesi için ön şart hükmünde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile 1.000,00 TL' sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte toplam 32.081,75 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Somut olayda, davalı Belediye Başkanlığı tarafından kadastro tespitinden önce davaya konu Aydıncık ilçesi, Merkez mahallesi ... nolu parsel üzerinde dükkan niteliğinde iş yeri yaptırıldığı, yapılan bu dükkanlardan 3 nolu dükkanın ihale yoluyla 06.07.1989 tarihinde 15.025.000 TL bedel karşılığında davacıya satıldığı ve ihale şartnamesinin 4.maddesinde tapu verilme işlemlerinde görülen aksama ve diğer hukuki konularda sorumluluğun satıcı belediyede olduğunun ve alıcının her türlü tapulama işleminden doğacak her türlü maddi zararının karşılanacağının kararlaştırıldığı, buna rağmen dava konusu taşınmaz hakkında tutulan kadastro tutanağı ile komisyon kararı ve Aydıncık Kadastro Mahkemesi'nin 17.05.2002 tarih 2000/23 E. 2002/02 K.sayılı dava dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle tespit harici bırakıldığı, üzerinde bulunan muhtesatların kal’ine karar verildiği ve mahkeme kararının 20.12.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı bakımından ifa imkansızlığı Aydıncık Kadastro Mahkemesi kararının kesinleştiği 20.12.2002 tarihinden itibaren söz konusudur. Davacının davalıya ödemiş olduğu satış bedelin iadesine karar verilirken, denkleştirici adalet kuralının gözardı edilmeyerek satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde mahkemece iadeye karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe dikkat edilmelidir. Zira, taraflar arasındaki sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan isteyememelidir. Mahkemece, davacı tarafından ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözönünde bulundurulmak suretiyle ödeme tarihinden itibaren dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün hesaplanması amacı ile bilirkişi raporu aldırılmış, 29.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 05.07.1989 tarihinde ödemiş olduğu 15.025.000 TL'nin dava tarihi 19.12.2012 itibariyle ulaşacağı alım gücü 32.081,75 TL olarak hesaplanmış ve mahkemece bu bedele hükmedilmiştir. Ne var ki dava konusu taşınmaz Aydıncık Kadastro Mahkemesi'nin 20.12.2002 tarihinde kesinleşen ilamı ile tespit harici bırakılmış ve mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacı açısından bu tarih itibariyle ifa imkansız hale gelmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece, davacı tarafından ödenen satış bedelinin ifanın imkânsız hale geldiği 20.12.2002 tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında konusunda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak belirlenmesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.